AMERİKA DERİN DEVLETİ HEP İSTER!..
Bir partinin ne kadar demokrat olduğunun yada demokrasi istediğinin en büyük göstergesi nedir sizce? Benim için o partinin programı bunun için belirleyici en önemli faktördür. O yüzden AKP iktidara geldiğinden beri demokratik hareketmiş gibi gösterdiği hiçbir atılıma demokrasi adına sevinerek bakmadım. Bu yüzden de birilerinin AKP’yi gelmiş geçmiş en demokrat hükümet olarak görmesi bana hep üzücü ama komik geldi.
AKP iktidara geldiğinde yapılan anketlerde Türkiye’nin neredeyse yüzde 80’i Avrupa Birliği’ne girmek istiyordu. AKP bunu çok iyi kullandı ve en çok da Avrupa Birliği’ni ve globalizmi savunan liberalleri sevindirdi ve yanına çekti. Bu kolay bişey değildi, AB’ye girmek istiyorum dediğinizde onların sizden istediği bişeyler mutlaka olacaktı. Onları yerine getirerek yavaş yavaş sınıfı geçmek zorundaydınız.
Ben yıllarca bunların olmayacağını söyledim ve yazdım durum. Nedenlerim çok karmaşık değildi esasında, çok basit gerekçeler sundum okura ve liberallere. Birinci nedenim AKP’nin yaptıkları kendi parti programında olmayan şeylerdi, bunları AB istiyor diye yapıyordu. Bu ikili bir oyundu esasında, muhafazakar bir partinin yada hükümetin AB’ye girmek gibi bir derdi olamazdı ama halk istiyor diye bunu yıllarca kullandı ve oy bazında devamlı o kesi yanında tuttu. AKP kurucularının AKP öncesi demeçlerine bakarsak zaten AB konusunda ne kadar takiye yaptıklarını görürüz. Aynı şey AB için de geçerliydi, AB zaten bu birliği bu kadar kalabalık istemiyordu ve kalabalıklaştıkça ekonomik olarak çözümsüzlüğe doğru gittiğini görmeye başladı. En istemediği de Müslüman bir ülkeydi, AKP hükümeti de onlar için bulunmaz bir fırsattı. Hem alıyor gibi yapacaklar hem de AKP’nin bu şartları yerine getirmeyeceğinden emin olduklarından reddetme şansları kolaylaşacaktı.
Bunları yazarken en çok üzerinde durulması gereken şeyin halk ile yapılan anketlerdi. Bu kadar AB’ye girmek isteyen halka “Neden AB’ye girmek istiyorsunuz, AB nedir?” diye sorulmasını önerdim ben. Bu yüzde 80’nin yüzde kaçının nedenini, gerekçesini ve ne kadar bildiğini bilmiyorsanız o zaman boş ve gereksiz bir anket üzerinden politika yapıyor olursunuz. Bu da zaten istediğinizse yavaş yavaş AB’nin isteklerinden uzaklaşır ve halkı da beraberinde uzaklaştırırsınız. Zaten böyle de oldu ve AKP ve AB ilişkilerinin ilk 3 yılında havalara sıçrayan liberaller yada 2. Cumhuriyetçiler sonraki yıllarda bu konuda eleştirmeye başladılar. Bunun sonucunda da AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan baklayı ağzından çıkardı ve “Benim size ihtiyacım yok… deyiverdi.
AB dışında AKP’nin yaptığı bişey daha vardı, askerlerle ve darbelerle uğraşmaya başladı. Darbelerle derken esas kendisine karşı yapılan darbe girişimiyle uğraştı. Hatta düne kadar 28 Şubat darbesiyle bile uğraşmadı çünkü 28 Şubat darbesinde AKP yoktu.
Ben o zamanlar bunu eleştirdim, eleştirdikçe Atatürkçü yada Ergenekoncu olduğum yazılıp tartışıldı. Oysa benim söylediğim çok net bişeydi, Ergenekon davalarının en başında derin devleti Türkiye’de yaratan Amerika’yı, ABD elçilerini yargılamadan hiçbişeyi yargılayamazsınız, sadece ABD izin verdiği ölçüde yargılayabilirsiniz, diye yazdım. İkinci önemli tezim de burjuva partilerinin derin devleti yargılamalarının olanaksız olduğunu çünkü onlarla yıllarca iç içe geçtiklerini yazmamdı. ABD bizim gibi ülkelerde derin devletini asla elden bırakmaz, onu her zaman yanında oturtur.
İşte bundan dolayı “AKP kendi derin devletini kuruyor, değişen bişey yok…” diye yıllarca, aylarca yazdım durdum. Şimdi de kimileri “Ama bu hükümet 12 Eylül’ü yargılıyor…” diye yazıyorlar. 80 sayfalık iddianameyle 12 Eylül’ü yargılamak bana bişey vermiyor, bu parti eğer “Yarı başkanlık sistemi”yle iktidara gelmek istiyorsa değiştireceği yada getireceği yeni anayasa 12 Eylül anayasasından daha beter olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Star Gazetesi’nden kovulan Mehmet Altan’la yapılan söyleşiyi (Medyatava) okudum. Neden ayrıldığını uzun uzun anlatmış Mehmet Altan. Benim 2008 yılında söylediklerimi ancak kovulunca söylemeye başlamış, bu da bir ilerleme sayılır.
“Buda bir ilerleme sayılır” değil.Bu durumdayken bile “tek ve özel olma”durumundan faydalanmadır bu.Bu anlattığı eleştirdiği durumlar bu ay mı oluştu=
İnsanlar sebepsiz tutuklanırken,işten atılırken ,evleri basılırken demokratikleşiyorduk…
Gerçeği yaşanmışken olası darbelerin peşinde bir dolu genç ,yaşlı insan içeri tıkılırken”sivilleşiyorduk”
Parasız eğitim hakkı için pankart açan öğrenciler aylarca içeride tutuklu kalıp sonunda okullarından olurken “suspus”
Bunları çoğaltmak olası vede fazla…
Ne zamanki paranın ucu kesildi,haykırma başladı bu ve bunun gibiler parasal güçlerinden ayrıldığında “demokrat kesilirler”
Bilen bilir babası da öyleydi…
Acın 12 eylül sonrası yazdıklarını okuyun, CUNTA ya döşediği methiyeleri göreceksiniz..
Bu yüzden,
geçiniz..bunları yazarak bu durumda da onları yeniden ilgi odağına oturtmayalım..
sakın…
Yorum tarafından havva yurddaş — Ocak 31, 2012 @ 11:52 am
altan biraderler isini bilir, daha iyi bir teklif almis olabilir.. mehmet altan yillarca elestirdigi devlet in üniversitesinden halen ayrilmamistir.. inanmak istemesemde, üniversite kantininde, arastirma görevlisine vergi iadesi formunu doldurttugu söylenirdi..
Yorum tarafından ali — Ocak 31, 2012 @ 10:54 pm