AKP TEK PARTİLİ CHP DÖNEMİ SANCILARINI YAŞIYOR!..
Aradan bunca yıl geçmesine karşın CHP hâlâ tek parti döneminde yapılanlarla suçlanır durur. Hangi parti olursa olsun yaptıklarıyla mutlaka eleştirilmeli de benim kafama takılan soru hep o dönemin gerçekten “Tek parti dönemi” olup olmadığıdır. Türkiye’deki “Tek parti dönemi”ne bakarsak bu partinin tek görüşte olmadığını görürüz. Ogünün meclisine baktığımızda o dönemin tek partisinde hepsi var ve neredeyse her gruptan da başbakan çıkmış. Celal Bayar zaten belli, daha sonra DP’nin kurucusu oluyor, Şükrü Saracoğlu’na baktığımızda bugünün MHP çizgisinde. Hele ilk dönemlere baktığımızda içinde bitek solcuların olmadığı bir meclis var karşımızda. Sonraki yılların meclisi dediğimizde Hasan Âli Yücel dışında da sosyal demokrat gelmiyor benim aklıma.
Çok partili yıllara baktığımızda da aynı manzara var esasında, tek başına iktidara gelen Adalet Partisi’nin tek hakimi Süleyman Demirel değil, Sadettin bilgiç gibi bir milliyetçi ekip var ki hiçbir zaman azımsanacak sayıda olmadılar. Necmettin Erbakan ilk kez meclise girdiğinde de AP içinde onu destekleyen milletvekilleri vardı. Hatta aklımda yanlış kalmadıysa iki milletvekili AP’den istifa edip Nizam Partisi’ne geçti. Bu daha sonraki yıllarda ANAP için de geçerli oldu, dört görüşlü parti olduğu söylendi durdu ve sonunda hepsi doğal olarak tarihe karıştı.
CHP’de son yıllarda aynı sıkıntıyı yaşıyor, içinde sosyal demokratlarla Atatürkçülerin büyük savaşımı var ama belki de kurucu parti olmasından kaynaklandığı için kapanmıyor ve yok olmuyor. Sosyal demokratlar başka partide nedense var olamıyorlar.
AKP bugün bu partilerde yaşanan sıkıntıları yaşıyor. AKP nereden bakarsanız bakın taban olarak Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş çizgisine göre kuruldu. Erdoğan ve arkadaşlarının Milli Görüş çizgisinden ayrıldıklarını söylemeleri pek gerçekçi değil. Öyle olsa Milli Görüş çizgisin AKP’nin ilk katıldığı seçimde Erbakan’ın partisine oy verirdi ve ciddi bir şekilde zorlardı. Milli Görüş çizgisinin yüzde 6-8 oranında bir oyu var ve başından beri AKP’yi destekledi.
Bugün AKP’nin içindeki eski MHP yada CHP yanlısı milletvekillerini saymazsak iki önemli grup var. Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan grubu. İktidarlarını tam olarak yerine oturtana kadar bu iki grup arasında su yüzüne çıkan bir tartışma olmadı.
Bugünkü kavga ülke iktidarına hangisin egemen olacağının kavgası. Erdoğan, Turgut Özal’ın hatasına düştü ve cumhurbaşkanı olacağını açıkladı. Bunun için önce Gülen ekibinin en önemli kişisi olan Abdullah Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı olma yolunun önünü kapattı. Son seçimde Gülen ekibinden gelebilecek milletvekili adaylarının bir kısmını listeye almadı.
Ama Erdoğan’ın unuttuğu bişey vardı o da 12 Eylül sonrası çekirdek kadroyu yani bugünün bütün kadrolaşmasının mimarı Fethullah Gülen’di. Gülen bunun için iki ayrı yolu kullandı, hem İmam Hatip Liseleri’ni hem de kendi açtığı dershaneleri ve okulları. Okulları kullanınca doğal olarak devlet dairelerinde göreve başlayan ekip daha çok Fethulllah Gülen’in ekibiydi.
İki gündür MİT için yapılan tartışmalarda “Bu hükümetin içinde PKK ve KCK’ya karşı nasıl savaşılacağının kavgasıdır!..” diyenler var. Burada ilginç olan bu tartışmanın Erdoğan’la emniyet ve savcılar arasında olmasıdır. Çünkü Gülen ekibinin hükümeti sıkıştıracağı en kolay yer orası, hemen hemen her kademeyi ele geçirmişler. Yani tartışma birilerinin yazdığı yada söylediği gibi AKP’yle hâlâ temizlenemediği söylenen Ergenekoncular arasında değil. Bence onlar şu an bıyık altından gülümseyerek seyrediyorlar. Nagehan Alçı’nın dediği gibi bu tartışma Ergenekon ve AKP arasında olsa Zaman Gazetesi’nin yada Gülen ekibinin Ergenekon yanında yer alması gerekir ki bunu da ancak Alçı tahmin edebilir zaten.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri o kadar uzak değil, Erdoğan yeni anayasayla cumhurbaşkanlığı sistemini yarı yada tek başkanlık sistemine çevirebilir mi, bence çeviremez. Başka partilerden destek bulsa bile kendi partisindeki Gülen ekibinden fire verir.
Yani herkesin dediği gibi sıkıntı Erdoğan’ın yarı başkanlık sistemiyle seçileceğinde değil, tam tersine seçilemeyeceğinde. Erdoğan seçilemeyeceğini anladığında partinin başında kalacak ve işte o zaman Gülenin hesapları bozulacak. Çünkü Gülen böyle bir durumda Erdoğan’ın parti başkanlığını önleyemez yada önlemez.
İşte burada o tarihlerde kurulacak yeni bir parti gözüküyor ufukta. Peki bu durumda cumhurbaşkanı kim olur derseniz bence eskiden de yazdığım gibi Deniz Baykal olur. Deniz Baykal’ın yedeği var mı derseniz de az bir olasılık da olsa Numan Kurtulmuş’a yanaşabilirler.
Yoruma aynen katiliyorum.Ve hatta Erdoganin bir sekilde ya tasfiye edilecegine ya da Saglik sorunlari nedeni ile Isvicre bankalarindaki hesaplar ve ailesinide yanina alarak tipki Fetullah gibi saglik sorunlarini bahane ederek ABD’ye yerlesir.
Yorum tarafından Mustafa — Şubat 12, 2012 @ 2:46 am
Sayın hocam, yazılarınızın sürekli takipçisiyim. Görüşlerinize çoğunlukla katılıyorum ancak, Atatürk ve Kemalizm takıntınızı anlamakta zorlanıyorum. Daha ileri giderek, RTE ve işbirlikçi dönekler ile bir tutmanıza hayıflanıyorum. Bu ülkede yaşanan, 1923’den bu güne kadarki tüm yönetsel olumsuzlukların faturasının Kemalizm’e çıkarılması hastalığından kurtulamayışınız anlaşılır gibi değil! Buradan hareketle, Rasin Nuri’yi İleri, Hikmet Kıvılcımlı’yı (farklı yönden ele almalarına karşın), “Kadro” ve “Yön” hareketinin değerli aydınlanmacılarını, babanız dahil, bu konuda kafa yormuş daha nice güzel insanı gözümüzün içine baka baka “yok” saymanızı nasıl karşılamalıyız?! Sizden önemli bir ricada bulunmak istiyorum: “Ergenekon Tiyatrosunu” iyi anlayabilmeniz için; AKP iktidarından önce açılan çete davasının sanıkları olan, Veli Küçük ve mafya artığı şürekası (Susurluk sanıkları dahil) dışındaki, Silivri Toplama Kampı’na kapatılmış olan tüm yazar,çizer, akademisyen, gazeteci (Çoğunu tanıdığım) TSK mensuplarının orada bulunma nedenlerinin, ABD, AB, İMF ve NATO politikaları ile daha da önemlisi AKP karşıtı olduklarını göremiyor iseniz, size “Bravo!” dedikten sonra, “önemli ricamı tekrarlıyayım: Lütfen Silivri Toplama Kampı’nda oynanan “Tiyatro”yu izlemek için değerli zamanınızdan iki günü ayırınız!!! Saygılarımla. Galip KARAKUŞ
Yorum tarafından Galip KARAKUŞ — Şubat 12, 2012 @ 1:34 pm