DİN DERSİ GEREKSİNİM DEĞİLDİR NAZLI ILICAK…
“Kızım amcanlara bir matematik problemi çöz bakimmm!..”
“Oğlum teyzenlere bir kimya deneyimi yap bakimmmm!..”
Çocuklarımızın diğer çocuklardan farklı olduğunu kaç yaşından itibaren anlatırız, hiç düşündünüz mü? Onlardan kaç yaşında bişeyler yapmasını, hiç bilmedikleri şeyleri becermesini isteriz? Bu gaddar istek 3 yaşından itibaren başlar hemen hemen…
Sabah Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak bugünkü yazısında “Bence eğitimin sorunları, kutuplaştırıcı bir ortamda tartışılmamalı. Din eğitimi bir ihtiyaçtır.” diye yazmış.
Yazıyı okuduğumdan beri kendi çocukluğumu ve çevremi düşünmeye başladım, neydi benim çocukken gereksinimim, sanırım ilk gereksinimlerim doğal olanlardı. Su yada süt içmek, dişim çıkarken ağlamak, nedenini bilmeden refleks olarak gülmek, o kadar süte dayanamayıp gaz çıkarmak, ilgi beklemek ve hepsinden önemlisi tembel tembel bir yaşam geçirmek.
Doğduğumda fizik derslerine girmek gibi bir gereksinimim olmadı, tarih, coğrafya yada matematik öğrenmek gibi bir önceliğim olmadı, dilimi annemle konuşarak öğrendim herkes gibi. Doğal olarak din de benim gereksinimim değildi. Bütün bunlar bana sunulan şeyler, durup dururken eksikliğini hissettiğim şeyler değil.
Geçenlerde yine yazmıştım dünyada her insanın dilsiz ve dinsiz doğduğunu. Diyelim ki Fransız bir anne babadan dünyaya geldiniz ama doğar doğmaz sizi Arap bir aile evlatlık olarak aldı. Yavaş yavaş büyüdüğünüzde, derdinizi konuşarak anlatmanız gerektiğinde ailenize “Ya anne, baba fransızca konuşsanıza, ben Fransızım ve konuştuğunuz arapçadan hiçbişey anlamıyorum!..” demezsiniz, çünkü dil size başkaları tarafından sizden önce doğan ve onu öğrenenler tarafından öğretilir.
Yada 4-5 yaşınıza geldiğinizde, babanız sizi bayram namazına götürmeye kalksa “Hayır baba, ben Müslüman değilim, Pazar günü kliseye gitmem gerekiyor!.. demezsiniz, dil ve din size çevreniz tarafından işlenir. İlk karşılaştığınız olay “Babası, oğlum bugün ilk kez anne dedi…” olur. Bu ifade hep çok komiğime gitmiştir ama aynı oranda da kızdırır. Komik çünkü çocuk en çok haşır-neşir olduğu annesine seslenir, ilk sözcüğünde “Bekçi amca” diyen çocuk görülmemiştir bugüne değin. Kızdırır çünkü annenin bu açıklaması biraz kadının erkeğe kurduğu bir üstünlük gibi gözükür bana.
Konuşmak çocuğun bir gereksinimidir ama bu başkalarından duyduklarımızla gelişir, derdimizi anlatma gereksinimiz vardır ve çevremiz hangi dili konuşuyorsa o dili öğreniriz.
Din bunların dışında bir olaydır, aynı dil gibi din de çevremizden aldığımız kültürle belirlenir, yani çocuk aklı ermeye başladıktan sonra dine gereksinim duymaz, çünkü o dertlerini konuşarak anlatır, dinle değil. Başkası zorlamadığı takdirde buna gereksinimi yoktur.
Okula başlamak da çocuğun bir gereksinimi değildir, büyükler çocuğu okula yönlendirir. Çocuk oyun oynamak yerine ders çalışmak gibi bir gereksinim duymaz. Nazlı Ilıcak’ın söylediği “Din eğitimi bir ihtiyaçtır.” sözü çocuklar için değil büyükler için söylenmiş bir tümcedir. Dinciler küçüklere dini öğretme gereksinimi duyarlar, onlara bilmedikleri, konuşup yazamadıkları bir dilde Kur’an ezberletmeye kalkarlar. Arapça bilmeden Arapça Kur’an’ı ezberlemiş olursunuz ama anlamadığınız için hiçbir işe yaramaz.
Doğduğunuz ülkenin dilini öğrenmek zorundasınız, zaten onu süreç içinde seversiniz ama doğduğunuz ülke halkının yada halklarının benimsedikleri dini çocuk yaşta öğrenmek, daha doğrusu öğrenemeden öğrenir konumuna düşmek zorunda değilsiniz. O yüzden çocuklar için “Din eğitimi bir ihtiyaçtır.” değildir. Onun gereksinim olmasını isteyenler büyüklerdir, aynı AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dindar nesil yetiştirmekten kastı budur.
Nihayet bunları benim gibi düşünen biri yazdı. Elinize sağlık!
Din insan hayatında bir ihiyaç değildir, ama kapitalizm ve faşim de çok gerekli bir ihtiyaçdır, insanların tüm olan bitene, fakirliğe, fukaralığa, başına gelen haksızlıklara karşı susuturulması, hesabını nasılsa öte dünyada göreceği anlayışıyla susturulmasına yarar. ve böylece sermayedar zengin,siyasetçi, entellektüel geçinen burjuva, ağa paşa çocuğu bu dünyada cenneti yaşar, geri kalan çoğunluksa öte dünyadaki vaadlerle avutulur. Din işte bu yüzden ihtiyaçtır, Nazlı ılıcaklar, Nagehan Alçılar dilediğince at koşturup bu hayatın keyfini sürsün kalanları da avutsun diye din ihtiyaçtır tabii.
Yorum tarafından Hadi — Mart 7, 2012 @ 8:23 am
Din ihtiyacının büyüklerin ihtiyacı olduğu kesin, tıpkı temel bilim derslerinde olduğu gibi. Ancak bu yazı bir sonraki adımda ihtiyaç nediri sorgulatmaya başlıyor. Cep telefonu ihtiyaç mıdır? giyinmek ihtiyaç mıdır? tiyatro ihtiyaç mıdır vb.
Burada daha temel soru hangi ihtiyacı kimin karşılayacağıdır. Yani benim vergilerimle halkın hangi ihtiyacı karşılanıyor. Devlet ihtiyacım olduğu halde bana ücretsiz giysi vermiyor, ücretsiz yemek vermiyor. Çocuklarıma (teoride) ücretsiz temel eğitim sağlıyor. Laikliğin (genel geçer) tanımı “din ve devlet işlerinin birbirinden” ayrılması ise, laik bir ülke ücretsiz din eğitimi sağlarsa komik olur.
Demokratik olmayan ülkelerde neyin kimin ihtiyacı olduğunu ne yazıkki sadece yöneticiler belirliyor. Yani parayı yönetilenler veriyor ve yönetenler istediği gibi harcıyor. Kimse hesap soramıyor.
Yorum tarafından Altug — Mart 7, 2012 @ 8:57 am
Çocuk mühendisliğinde mutluluk değil; ‘itaat’ ve ‘kontrol’ öngörülüyor. Her b.ku bilen kanaat önderleri(!), tepeden inme demokrat siyasetçiler becerme peşinde çocukları. Her yoldan; hapse tıkarak, taciz ederek, din’leyerek…
Yorum tarafından mustafa — Mart 7, 2012 @ 9:03 am
“başına gelen haksızlıklara karşı susuturulması, hesabını nasılsa öte dünyada göreceği anlayışıyla susturulmasına yarar. ve böylece sermayedar zengin,siyasetçi, entellektüel geçinen burjuva, ağa paşa çocuğu bu dünyada cenneti yaşar, geri kalan çoğunluksa öte dünyadaki vaadlerle avutulur.” bu açıklamaya katılmıyorum. Din tam tersi haksızlığın karşısında durulmasına hatta haksızlığa karşı durmayanlarında cezanladırılacağını savunur.İnsanlarımız sadece “düşünerek” değilde daha dikkatli okuyup yazılanları yorumlama kabiliyetiyle hareket etmesi, dinin neden bir gereksinim olduğunu anlamasına yeter. Din sadece İnanılanın gönderdiği emir ve yasaklardan ibaret değildir. İnsanı insan yapan değerlerin nasıl olmasını gerektiğini açıklayan, hatta geçmiş zamanlarda bu değerleri yaşamayan toplumların nasıl bir sonla karşılaştıklarını da açıklayan bir gereksinimdir.
Yorum tarafından tatlim07 — Mart 7, 2012 @ 9:59 pm
“Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elinizin altında bulunanlara iyi davranın.Benzer ifadeler, Bakara suresinin 83. ayetinde de yer alır:“Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı kılın, zekâtı verin”.(Nisa suresinin 36. ayetinde) ”Malesef böyle bir dini örnek vermiyorlar bundan bahsetmiyorlar bile.Yaşattırmaya çalıştıkları ”Din Tüccarlığı”
Yorum tarafından Aslı — Mart 7, 2012 @ 11:44 pm
DIŞ GÜDÜMLÜ DİNDARLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Dış güdümlü bir dindar dini statü, güvenlik, rahatlık, toplum içinde kabul edilebilir bir kişilik verdiği için kullanılır.
2. Dini argümanların önemli olduğu bir ortamda kişi daha dindar gözükür.
3. Sadece başkaları sıkıştığı zaman duaya yönelirler. Dua onları Allah’tan istenilen şeyin geleceği umudu ile rahatlatır.
4. Yardımsever değillerdir. Menfaatlerinin olduğu ortamlarda yardım yaparlar.
5. Allah’ı bile işe yaradığı ölçüde kullanırlar.
Bu tip dindarlığa “psikolojik ihtiyaçlar dini” veya “fonksiyonel din” adını da verirler. Aslında her dinin yararlı yönü vardır ve fonksiyoneldir. Zaten böyle olmazsa din kısa zamanda yok olur. Ama burada kendinden fedakârlık yapmaksızın dinden bir şeyler bekleme sözkonusudur.
Kur’an’da bu tiplerden şu şekilde bahsedilir.
“Denizde başınıza bir musibet geldiğinde ondan başka bütün yalvardıkları kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.
Yorum tarafından Aslı — Mart 7, 2012 @ 11:47 pm
Nazlı Ilıcak ancak kötü bir Cem Yılmaz rakibi olur. Hoş söylediklerine kendi de inanmıyordur ama nede olsa birilerine şirin görünmesi mecburiyeti var. Yalakalık yapan parsayı topluyor.
Yorum tarafından Ertuğrul Özkan — Mart 8, 2012 @ 3:32 pm
Din eğitimi küçük yaştaki çocukların beynini yıkamak için bir gereçtir… Bu arada ismi geçen “Kuran Tesfiri” dersi, Kuran’ın bazı bölümlerinin cinsellik içermesinden dolayı +18 olmalı, malum çocuklarımızın ahlaki bozulmasın…
Yorum tarafından markoopasha — Mart 8, 2012 @ 11:05 pm
Einstein in “yok dan var olunmaz” düşüncesinin üzerinden 70 sene geçti. Bu süreç içerisinde strig teorisi ve M teorisi gelişti, henüz fiziksel olarak ispatlanmasada teorik olarak yok dan var olma olasılığı güçlendi. Sürekli bu konu ile ilgili dünyada olup biten gelişmeleri takip ediyorum, ve Matematikten 4.5 le geçmiş bir insan olarak. yüzeysel yada temel olarak bu fizikçilerin nelerden bahsettiğini anlıyorum. Fakat gözüm Ramazan ayında, kurban bayramında televizyonda konuşulan bir takım dini mevzulara takılıyor ve emin olun bi bok anlamıyorum. Geçen sene hiç unutmam “kürtaj caizm mi?” konusu vardı. Bir bilge ilahiyatçı cenin ‘in içine “ruh” un girişinin 2.5 uncu ayda meydana geldiğini söylüyor ve bundan önce çocuk alınırsa caiz olduğunu iddia ediyordu. Neden 2.5 uncu ayda ruh giryordu? çünkü parmakları, gözleri falan bu dönemde oluşuyormuş. vs.vs. Bence bu müthiş bir buluş, bey efendiyi bence hemen MIT fizik bölümüne burslu olarak almalılar. Hatta bu ve benzeri buluşları hükümet desteklemeli, arkasında durmalı ve mümkünse bu teorilere dayalı bir ekonomi geliştirmeli.
Bu ne yaa, Bütün insanlık hevesimi elimden aldınız, insan olduğuma utanıyorum ve kendimi embesiller cehenneminde gibi hissediyorum “maymunlar cehennemi” olsa yine iyi. 12000 yıl geçmiş ilk tapınağın üzerinden, hiç mi gelişme olmaz? hani 3400-7000 senedir vardı insanlık, şimdi türbanlı hanfendiler “quantuma” göre yemek pişirme tarifleri veriyor tv de. Geçen gün bir arkadaşıma quantum fiziğini anlatmaya çalışırken bana dediki “kuran bunu 1500 sene önce söylemiş zaten” Yaa diyecek bişey bulamıyorum artık, Quantum ziksin sizi.
Yorum tarafından omer — Mart 20, 2012 @ 6:12 pm
Diledikleri kadar din eğitimi vermeye çalışılsın, aklı başında ergenlik çağına gelen insaların kendi seçimi olacaktır. Bakın yakından tanıdığım dindar dediğimiz bir aile çocuklarını imam hatip’e yazdırdılar ve genç çocuk şu an son sınıflarda ve inançsız yani ne kadar zorlarsanız o kadar geri teper. (inançsızlığını da her yerde rahat bir şekilde ifade ettiği için de babasından fırça yemesi de ayrı bir konu)
Şimdi o ailenin şaşkınlığını ve nerede yanlış yaptık yüz ifadelerini görmenizi isterdim.
Yorum tarafından galya — Nisan 5, 2012 @ 9:35 am