Ahmet Nesin's Blog

Mart 11, 2012

HÜCRE ARKADAŞIM RIFAT ILGAZ VE MARKOPAŞA…

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 11:05 pm

HÜCRE ARKADAŞIM RIFAT ILGAZ VE MARKOPAŞA…

Yaşam kimileyin insana öyle sürprizler sunuyor ki ne diyeceğinizi şaşırıyorsunuz… Sevgili Elif Ilgaz aradı geçen akşam ve tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için tek sayılık bir gazete çıkaracaklarını, adının da “Markopaşa” olacağını söyledi. Bunun için benden izin istiyordu, saniye bile düşünmeden “Evet”i yapıştırdım. Zaten “Evet” yada “Hayır” deme hakkım olup olmadığını bilmiyordum ama genç arkadaşların inceliği çok hoşuma gitti, sorumluluğun ne olduğunun dersiydi bu bence.

Markopaşa 1946 yılında başlamış yayın hayatına. Yani benim doğmama daha 11 yıl var ama o gün bu tarihi dergiyi çıkartan ve yazan Sabahattin Ali’den 16 yaş, Rıfat Ilgaz’dan 20 yaş, babamdan da 24 yaş büyüğüm.

Bizde “Anlat derdini marko paşaya” diye bir deyim vardır, önce bu deyimin nereden kaynaklandığına bakmak istedim. O kadar şaşırtıcı şeyler çıktı ki karşıma bugüne değin bakmamama kızdım ve kendimden utandım. Marko Paşa (Marko Apostolidis) Rum asıllı bir Osmanlı hekimi. Askeri Tıbbıye’yi bitiriyor. Bu ilk benzerlik, babam da askeri okulu bitiriyor. Marko Paşa 1861 yılında Sultan Abdülaziz’in başhekimliğine getiriliyor, ikinci benzerlik burada, Marko Paşa Abdülaziz’in başhekimi olurken dedemin de adı Abdülaziz. Marko Paşa, Kırımlı Aziz Bey’le birlikte Türkiye Kızılay Derneği’nin kurucularından, aynı Sabahattin ve Rıfat amcaların Aziz’le birlikte “Markopaşa”nın kurucuları oldukları gibi.

Marko Paşa’nın bir özelliği var, hastalarını uzun uzun, sabırla dinleyen bir doktor, bu huyu gittikçe yayılıyor ve dilimize “Anlat derdini marko paşaya” deyimi kazandırılıyor. Gerek Sabahattin Ali, gerek Rıfat Ilgaz, gerek Aziz Nesin yıllarca bu halkın derdini dinleyip gözlemledikten sonra “Markopaşa”yı çıkarıyorlar.

Markopaşa’nın bir ilginçliği daha var, devamlı olarak üçünden biri gözaltına alınıyor yada tutuklanıyor. Ancak üçü de bir şekilde yazılarını gönderiyorlar, gönderiyorlar ama diyelim ki babam içeride, yazı Sabahattin Ali yada Rıfat Ilgaz diye çıkıyor, Rıfat amca içerdeyse tersi oluyor. O yüzden yazış tarzlarından çok belli değilse kimi yazıların kimin tarafından yazıldığı pek belli değildir.

Sabahattin Ali’ye yetişemedim ama Rıfat amcayla çok anım var. TÜYAP Istanbul Fuarı’nın ya birincisi yada ikincisi, bir yanda babam bir yanda Rıfat amca kitaplarını imzalıyor. Aydın Ilgaz babasını çeşit çeşit yayınevlerindeki dağınık kitaplarını toplamış ve “Çınar Yayınevi”ni kurmuş, ben babamla Kemal Tahir’in benim doğduğum yıl kurdukları “Düşün Yayınevi”ni kurmuşum. Rıfat amca bir ara imzadan kafasını kaldırdı ve “Bu gece benim misafirimsin…” dedi.

Fuara yakın bir Rus Restoranına gittik beraber. Tam rakılarımızı yudumluyoruz, Rıfat amca Aydın’la bana gülerek ilerde bir masayı gösteriyor. Dikkatlice bakınca anladım, benim takibim bitmemiş, sivil polis yada MİT 2-3 masa arkada bizi izliyor. Rıfat amca bunu her karşılaştığımızda gülerek herkese anlattı. Ben de yıllarca düşündüm, acaba o polisler bizi, yani Aydın Ilgaz, Nilgün Ilgaz, Rıfat Ilgaz ve beni bir örgütün hücre evi diye düşünmüşler midir? MİT raporlarında silinmediyse bu raporu o kadar okumak isterdim ki…

Aydın’a başsağlığı dilediğimde bana “Babam dün gece gözlerini açtığında seni sordu Ahmet…” dediğinde binlerce vat elektrik yemiş gibi olmuştum. Hâlâ o anı usuma geldiğinde dalar giderim ve yatağında uzanmış o güleç insanı düşlerim saatlerce.

Elif’le kimileyin şakalaşıyorum “Arasıra çocuklarını görebiliyor musun?..” diye. Çünkü ne zaman bilgisayarın başına otursam yazımı yazmak için Elif bir gazeteci davasında ve bize twitter’dan haberler yetiştiriyor. Arasıra da mesajlaşıyoruz “Hafif üşütmüşüm, yarına iyi olmam lazım, davaya gideceğim…” diye yazıyor.

Esasında “Tutuklu Gazeteciler” için politik bişeyler yazmam gerekiyordu ama işin içine Markopaşa girince anılara daldım. Aklıma Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin dayanışması geldi. Bu dayanışmayı biz sürdürmeye çalışıyoruz şimdi. Birileri de “Yarın kim tutuklanacak?..” diye yazılar döşeniyor.

Gördün mü Elif, yine politik bitirdim galiba yazıyı, bizler Markopaşa grubunda olmaya devam edelim, onlar da McCarthy Paşa grubunda olsunlar. Sonunda dertlerini yine Markopaşa”ya anlatacaklar…

2 Yorum »

  1. kaleminiz daim olsun.Yeni nesili aydınlatacak bu güzel hikayeleri bizimle hep paylaşın lütfen…

    Yorum tarafından Aslı — Mart 12, 2012 @ 12:57 am

  2. ÇOK KEYİFLİ BİR YAZI ELLERİNİZE SAĞLIK..:)

    Yorum tarafından ELİF EYLÜL AYBAŞOĞLU — Mart 12, 2012 @ 2:26 pm


RSS feed for comments on this post. TrackBack URI

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: