TÜRBAN ŞERİATIN BAŞLANGICIYDI…
Yıllar önce Çerkes ve Abhazhaların bir düğününe gitmiştim. Düğün Akyazı’ndaydı, yaşamımda çok şey paylaştığım okul arkadaşım Feridun götürmüştü. Feridun’un babası yaşamıyordu ama o kesimin en sevilenlerin biri olduğundan ve ben de onların misafiri olduğumdan el üstünde tutuluyorduk. Eski Kalamış Sahil yazlık Sineması’nın ve Todori Meyhanesi’nin sahibi Yaşar amcanın oğlu evleniyordu. 3 Gün 3 Gece sürdü ve her yaşadığımla yeni bişey öğreniyor ve Feridun bunları bana önceden anlatmadı diye de kızıyordum. Silahsız tek kişi yoktu, açık havada selamlaşma şarjör boşaltmayla oluyordu ve doğal olarak düğün 3 yaralanmayla bitti.
3 yaralanma dediğime bakmayın, kavga neyim çıkmadı, taşlara gelen kurşunların sekmesiyle olan ufak yaralanmalar. Ama bu geleneklerin yabancısıysanız benim gibi şaşkın şaşkın dolaşırsınız. Hele 3 yaralıdan dolayı size “Ağır yaralı yada ölü yok, bu düğün olaysız geçti…” diyorlarsa sadece aval aval bakarsınız.
Bu tür gelenekler Avrupa ülkelerinde var mıdır bilmiyorum ama Lazlarda da var, Kürtlerde de. Düğünü erkek egemen mantığına çevirmenin en kolay yolu bu!.. O düğünde bişey daha gördüm, kız-erkek arkadaşlığının en rahat olduğu kesim de Çerkes ve Abhazalar.
Türkiye’de yıllardır yaşadıklarımızı bu düğüne benzetiyorum. Din devlete bağlı, Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurum başbakanlığa bağlı olarak çalışıyor. Yani din devletten ayrı değil, yani laik bir ülke değiliz. Bu şu anlama geliyor, “Dincileri biz denetlemez özerk bırakırsak iyice yobazlaşırlar. Bırakın düğün olaysız geçsin…”
Ben bu olaysız geçen düğüne ilk tepkiyi kimi akademisyen ve aydınımsıların “Türbana evet” imzasında göstermiştim. Nedeni çok açıktı, türban yada kadının kapanması Kur’an’da bir ayetten alınmaydı ve bunu TC Anayasa’sına konması şeriat gereklerinden birini anayasaya koymaktı.
İkinci gerekçem, kapanmak bir erkek egemenliğinin emriydi ve kadının burada söz hakkı sorulmamıştı. Doğal olarak yüzlerce yıl önce alınan bu karar kadının özgürlüğü diye tartışılamazdı. Kadın hakkında bir kararı erkekler alacak ve bunu uygulamak kadının özgürlüğü olacak, bu demokratik bir karar olmadığından demokrasi adına da tartışılamazdı.
Üçüncü gerekçem, eğer bu ayet anayasaya girerse, kapı aralanmış olur ve diğerleri peşi ardına gelirdi. Doğal olarak bu tartışmalar yapılırken Hak-İş hemen bir yürüyüş yaptı ve türbanlıların devlet dairelerinde de çalışabilmelerini istedi.
Ordu valisi güç alarak bütün umumi helalardaki pisivuarları söktürerek erkeklerin ayakta işemesinin günah olduğunu açıkladı.
Bir imam çalışan kadınların kocalarını aldattığını ve kadının yerinin ev olduğunu açıkladı. Bu açıklama benim dediklerimi doğruluyordu esasında çünkü ben türbanlı kadınların üniversite bitirdikten sonra ya babası ya ağabeyi yada kocası tarafından çalıştırılmayacağını, bunun başı açık, bilim okumak ve öğrenmek isteyen kızların önünü kesmek için yapıldığını yazdım.
Olsun düğün hâlâ olaysız geçiyordu, libre-el-al ve eşhellektüeller yaşamlarından memnundular. Derken kimi belediyeler alkole kırmızı çizgi çekmek istediler. Biraz mırın-kırın edildi ama çok ses çıkmadı. Ancak bundan sonra ruhsatlı içkievi açmak zorlaştı, Ankara’da içki satan kimi yerler basıldı, Beyoğlu’nda dışarıda masa ve sandalye koymak yasaklandı.
Herkes bu konuda bişeyler yapar da Mersin durur mu, orada da bir okul müdürü kız ve erkek öğrencilerin 45 santimden fazla yaklaşmamaları gerektiğini açıkladı. O 45 santim neye yada kime göre ayarlandı bilemem ama bence tam bir abukluktu.
Din dersine girmediği için notu da olmayan bir öğrenciye şimdi tasdiknamesi ve ortaokul diploması verilemiyor.
İmam Hatip ortaokulları açıldı, kimi okullar İmam Hatip’e çevrildi. 4 + 4 + 4 diye bir sistem getirildi ki kimse bişey anlamıyor. Son 4 mecburi olmadığından niye 4 + 4 yerine 4 + 4 + 4 denildiğini de anlayan yok.
AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Dindar gençlik yaratacağız…” diye açıklama yaptı ama hâlâ düğün olaysız geçiyordu. Dindar gençlik yetişecekse açık havada bira içmek de ne oluyordu. Hemen dindar gençliğin etkisiyle yasaklandı ve hatta Diyanet İşleri başkanı bilem bu konuda demeç verdi. Diyanet İşleri Başkanı’nın protokoldeki yerinin ilk 5 olacağı suikasta uğramayan Bülent Arınç tarafından açıklandı.
Şimdi sıra geldi ramazana ve Mehmet Ali Birand korktuğunu yazmış bugün. Ne diyebilirim ki Birand, korku medeni bişeydir ama merak etme hâlâ düğün kazasız geçiyor.
Eğer olup bitenleri hemen kabullenmek yerine, az sorgulayıp, ileri de ne gibi sonuçlarla yeniden karşımıza geleceğini düşünseydik bu gün bunları bu kadar ürkerek konuşmazdık. Şüphe her zaman kötü değildir. Biraz şüphe : neden ????
Yorum tarafından Nevriye Kurt — Temmuz 20, 2012 @ 6:00 pm
Güzel Site Gerçekten yararlı bilgiler Var
Yorum tarafından sesli sohbet — Temmuz 20, 2012 @ 6:56 pm
Gelinen ve gidilen yol belli.Eksik ama yine de ufku görmek icin bence yeterli bir makale .Aydin yasadigi topluma ,dünyaya evrensel degerler kazandiran,kendini elestirmeyi ve elestiriden hem topluma hem de kendine katki saglamayi bilen insandir.Kurulmak istenen Laik Demokratik Cumhuriyet bu acidan parmakla sayilabilecek aydinlarini yetistirdi.Ancak bunlar suikastlarla katledildiler ya da bir sekilde hapislerle ve özgür basini ve demokratik ortami ortadan kaldirip ortaligi Abazha +Cerkez+Laz+Kürt dügününe cevirerek yok ettiler.Ben bir aydin degilim bu dügün alayinin icinde Ahmet nesin gibi gezen algilayan düsünen bir insanim.Türkiye de aydin olmadigi gibi Liberalde yoktur.Imzaci kendine aydin,sol, liberal diyenler aslinda ((ben yurtdisinda yasiyorum)) batida (Almanya’da )Kloster okulunda yetisen yenilikci papazlara benzemektedirler.Aziz Nesin bir cümle kurdu ((Türkiye Halkinin Yüzde Altmisi Aptaldir)) diye.Sonunda Aziz Nesine karsi dava acanlar bile aynaya bakmadan sonradan bu oranin az oldugunu yazdilar.Türkiye’de bu kadar sorgulayici bir sözü hangi aydinimiz edebildi.
Sosyolojiden, felsefeye, matematikten, mantiga,hukuktan, fen ve tip bilimine kadar her alanda yetismis insanlarimizin ögrendikleri ve gelistirebilenler az sayidada olsa gelistirdikleri faaliyetlerin bütünü onlarin Kapitalist kültür bilim sanat sosyal emperyalizmine hizmet edecektir.Cünkü bütün kaynaklari kar ve arti-deger kaynakli bir sistemden beslenmektedirler.Bagimsiz ülke ,bilim,hukuk, demokrasi,cagdas yasam degerleri üretmek ve yerlestirmek gibi dertleri olmaz;Kloster papaz adaylari gibi Türbana Özgürlük derler
Yorum tarafından Mustafa Asci — Temmuz 20, 2012 @ 7:13 pm