FUAR ANILARI
Yıllardır anılarımı yazmayı düşünüyordum ve yazmaya başlıyordum da ama sonradan vazgeçiyordum. Bu konuda sanırım babama çekmişim, “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez”in 2 cildini yazdı ama sonrasında bekledi de bekledi. Çünkü artık kendi çocukluğundan çıkıp askeri okul, gençlik ve yazarlık dönemine geliyordu. İlk ikisini bilemem ama yazarlık dönemini çok iyi biliyorum. O dönemi yazsaydı sanırım ortalık birbirine girerdi. Mezarlığı bile istememe nedenlerinden biridir, “Sevmediklerim ve beni sevmeyenler gelecek ve seviyormuş gibi yapıp konuşmalar yapacaklar, bu bana hep sahtekarlık gibi gelmiştir…” derdi.
Kendisiyle 3 söyleşi yapmıştım, biri eski Bugün Gazetesi’nde çıkmıştı diğer ikisi de Milliyet gazetesinde, onun ölümünden sonra yaşadıklarımızı anlattığım “Yaz Babam Yaz” kitabımda var o 3 söyleşim. Dördüncü söyleşiyi çok istemiştim, 16 yıl başkanlık ettiği Türkiye Yazarlar Sendikası dönemiyle ilgili konuşacaktım, izin vermedi, gerekçesi çok insanı kırmaktı. İşte anılarını o yüzden yazmadı, daha doğrusu özyaşamöyküsünü devam ettirmedi.
“Böyle Gelmiş Böyle Gitmez”in 3. cildi çıktı ama tam anlamıyla bekleneni veremedi. Bekleneni veremedi derken kötü anlamında değil söylediğim, daha çok anı bekleniyordu. Özyaşamöyküsü dünya yazınında çok önemli bir yer tutuyor ama mektup yada günce gibi değil. Çünkü mektup yada mektuplaşma ve günce yazını daha çok yayınlanmamak üzere yazılan yazılar. O yüzden yazının en dürüst yanı benim için günce ve mektuplar. Bu iki tür daha çok yazarının ölümünden sonra yayınlanıyor zaten.
İşte bu yüzden anılarımı yazmaktan vazcayıyorum her seferinde. Neresinden bakarsanız bakın, büyük bir bölümü babam, ben ve babamın arkadaşlarını içerecek. Ama sanırım bir kolayını buldum ve “Fuar Anıları”mı yazmaya karar verdim. Bu dediklerim yok mu bu anılarda, var hem de tahmininizden çok var ancak arada bir fark var, akıllarda kalanlar daha çok yaşadığımız komik olaylar yada kara mizah diyebileceğimiz türden olaylar.
Unuttuklarım mutlaka vardır ama hafızama da biraz güvenmiyor değilim. Bikaç kişiden de anı isteyeceğim. Bu kişiler daha çok yıllardır fuara katılanlar arasından olacak. Söylemek istediğim aslında şu, yaz sıcaklarıyla beraber 1-2 ay zamanımı bu kitaba vereceğimden daha seyrek günlük yazı yazacağım. Anlayacağınız kendime verdiğim izinde de bir kitap oluşturacağım. Umarım beğenirsiniz. TÜYAP’ı daha önce bikaç kez yazmıştım, bana göre TÜYAP Kitap Fuarı 12 Eylül darbesi sonrası aydınların, yazarların ve okurların bir araya geldiği çok önemli bir başlangıçtır. Yaşadıklarımızı okudukça hem gülümseyeceksiniz hem de o dönemlerin faşizmini bir de bu açıdan göreceksiniz.
Ama dediğim gibi, kendime göre çok önemli konularda da yazı yazmaya devam edeceğim.
Bir Cevap Yazın