HÜSEYİN AYGÜN OLAYI VE DESTEKLEYENLER…

HÜSEYİN AYGÜN OLAYI VE DESTEKLEYENLER…

 

Hüseyin Aygün olayına ilk bakışta çok üzüldüm ama dün gece basın toplantısını izleyince rahatladım. Hüseyin Aygün’ün açıklamaları rahatlattı beni, bu olayın bir kaçırılma olmadığını anladım. Kaçırılma olmadığı gibi bana göre PKK olayı da değil, daha doğrusu PKK merkezinin aldığı bir karar değil. Hüseyin Aygün olayı bir örgütün birim kararı ve bence doğru da bir karar. Bu tip kararları birimler arasıra alabilirler.

Neden doğru karar? Çünkü Kürtler yıllardır Kürt sorununu savaşsız çözmek istiyorlar. Sadece Kürtler değil asker de bu sorunun savaş dışında çözümünden yana. Bunu emekli olan genelkurmay başkanları ve diğer generaller defalarca açıkladılar. Kürt sorununun siyasi bir konu olduğunu ve bunun savaş alanında değil, mecliste çözülmesi gerektiğini söylediler.

Daha önce de yazdım, bu savaş bittiğinde hem Kürtlerde hem de askerde psikolojik tedaviye girmesi gereken binlerce insan var. 30 yıldır bir yaşam düşünün, o bölgedesiniz, hangi saniye öleceğiniz yada öldürüleceğiniz belli değil, sadece kendiniz düşünmüyorsunuz bunu, anneniz, babanız, kardeşiniz, kızınız, oğlunuz, eşiniz, aklınıza gelecek her yakınınız bu acıyı yıllarca sizinle paylaşıyor. Savaş bittiğinde Kürtler arkadaşlarını Habur sınır kapısında nasıl karşıladıysa asker de bir o kadar sevinir ve halaylar çekmeye başlar her yerde.

Hüseyin Aygün’ü 48 saat misafir eden gençler savaşın bitmesi için daha fazla mücadele etmesini istemişler. Bunun tek açıklaması var, “Artık ölmek istemiyoruz, öldürmek istemiyoruz…” Sevgili Hüseyin Aygün basın toplantısında bu görüşmeyi o kadar net açıkladı ki bu bölümü daha fazla yazmak istemiyorum.

2 yıl önce Siirt’e çağrılmıştım. Belediye başkanı Selim Sadak çağırmıştı, 17 yazar, bilimci ve sanatçı bir barış bildirisi yazmıştık. O sırada Van ve Siirt’te sel olmuştu, zarar neredeyse tamı tamına aynıydı. Hükümet Van’ın zararını hemen ödemiş ama altı ay geçmesine karşın Siirt’e 5 kuruş göndermemişti.

Buradan Ordu Yeşilce’ye davet edildim. Yeşilce’deki konuşmamda, “Siz burada sadece kendi ilçenizin sorunlarını tartışır, Siirt’i, Edirne’yi tartışmazsanız, onlar da sizin sorunlarınızı düşünmezse ortaya hiçbişey çıkmaz…” demiştim.

Hüseyin Aygün misafir edildiğinde internetten değişik tepkiler geldi. Bunlardan en dikkatimi çeken Taksim Meydanı’nda başlayan oturma eylemiydi. İşte bu oturma eylemine katılan demokratlara sormak istediğim sorular var:

–          Bugüne değin bu savaşın durması için ne yaptınız?

–          Asker anneleri dışında ölen Kürt gençlerin anneleriyle hiç ilgilendiniz mi?

–          Kürtlerin ciddi hakları olduğunu hiç savundunuz mu?

–          Dersim’de köylerin boşaltıldığını biliyor musunuz?

–          Sınır ötesi harekata karşı çıktınız mı?

–          Kürtçe diye bir dil olduğunu ve bunu Kürtlerin okulda ders olarak okumaları gerektiğini hiç düşündünüz mü?

–          Kürt çocukları havan toplarıyla yada kurşunlanarak öldürülürken hiç sabahlayarak oturma eylemi yaptınız mı?

–          Hepsinden önemlisi, Türklerin o bölgelere Osmanlı zamanında Kürtlerden sonra gittiğini bilmiyor musunuz?

 

Bunların hiçbirine katılmıyorsanız olaya tek taraflı ve ırkçı bir taraftan bakıyorsunuz demektir. Ve oturma eylemi yaptığınız Hüseyin Aygün sizin gibi düşünmüyor. Aygün Kürtlerin hakkını savunan bir CHP’li milletvekili. Bundan sonra oturma eylemi yaparken en azından oturma eylemi yapmanıza neden olan kişinin bu konuya nasıl baktığını düşünseniz iyi olur. Aksi halde siz de Şamil Tayyar gibi saçmalamaya başlarsınız ki bunu önlemek çok zordur. Bakın Şamil Tayyar’ı AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan bile susturamıyor. Seçtiğine, seçtirdiğine pişman oldu ama o ne yapsın, 300 küsur Hakan Şükür’ü nereden bulsun.