DIGIDIK DIGIDIK KANUNİ…
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, üzerinde dört nala gelip de orta asyadan, çocuğunu doğuracak olan Kırımlı Hafsa Hatun vardı. Hafsa Hatun Orta asyadan gelen Yavuz Sultan Selim’in eşiydi, Yavuz Sultan Selim de Kırımlıyla evliydi ve iktidara gelmek için babasıyla ve kardeşleriyle kavga etti. Kavga biraz anladığımız dışındaydı ki babası padişah Bayezid zehirlenerek öldü.
At hâlâ dıgıdık dıgıdık gidiyordu, üzerindeki kadın hamile ve endişeliydi. Hükümdarı pardon kocası Yavız Selim’e garip garip bakıyordu, doğum sancıları artmış, hatta doğum suyu bile gelmeye başlamıştı. Ama Yavuz Selim Nuh diyor peygamber demiyordu, bu çocuk at sırtında doğmalıydı, kendi kardeş kavgalarını anımsıyordu, babasıyla taht kavgasını düşündü, babasının Ahmed’i tahta getirmesiyle kendisine kazık attığını düşünüp Kanuni’nin doğar doğmaz 2-3 yaşlarındaki kardeşleri tarafından öldürülmesinden korkuyordu.
Hafsa Hatun atın tepesinde avaz avaz bağırarak doğurdu Kanuni’yi, at da artık o kadar sakin değildi, iki tarafına iki at daha geldi, birinden biri eğildi ve at üzerindeki Kanuni’nin göbeğini kesti, diğeri de ilk duşunu yaptırmak için kaynar suyu boca etti başından aşağı.
Kanuni alışmıştı artık ata, Hafsa Hatun onu at üzerinde emziriyor yada uyutuyordu. 1 yaşına gelmeden ata artık kendisi biniyordu, hatta annesi başka attayken eğilip süt emdiğini söylerler, fotoğraf çekilmiş ama sanırım MİT yok etmiş o dönem.
Hava güneşliymiş, at hâlâ dıgıdık dıgıdık gidiyormuş, sağındaki atın üzerinde tabip el sünnet-ül Keskesmettin varmış, elinde bir pala vardı ve iki atın aynı hareketi yapmasını kolluyormuş, palayı devamlı havada döndürüyormuş, birden “Ahhhhhhhh” diye tiz bir ses beklenirken Kanuni’nin atı kıçına nişadır sürülmüş gibi koşmaya başlamış. Tabip el sünnet-ül Keskesmettin kadıya ne kadar suçun atta olduğunu, atınkini yanlışlıkla kestiğini söylese de cezası büyüktü ve ondan sonra gören olmamış. Sünnet bir gün sonraya ertelenmiş ve Kanuni yerine atı tutarak ve bağlayarak yapmışlar. Kanuni bu sünnetten çok akçe topladı diyeler.
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, arkasından Kanuni’nin Lalası bağırıyordu, “Şehzadem, saraydan buraya 39 adım geldiniz, buradan da av evine 23 adım gittiniz, söyleyin bakalım kaç adım gitmişsiniz…” Kanuni artık usta biniciydi, elinde Notebook, her adımda bir çentik atıyordu. Atıyordu atmasına da bu dersler, notebooklar çok booktan şeylerdi, o savaşmak istiyordu. Zaten o ay da 31 çekiyordu. At üstünde sevgililerini hayal ediyordu.
Kanuni at üstüde dıgıdık dıgıdık Istanbul’a çağrıldı, babasının kardeşleriyle taht savaşına katıldı, Sultan Selim de zehirlenmeden ölünce tahta geçti. Artık iktidardaki biriydi, ülke bağımsızlığını düşündüğünden önce Belgrad’ı fethetti, Macaristan’ı fethetti, Doğu Anadoluyu, Tabriz’i belki bağımsızlığımız adına lazım olur diye Osmanlıya kattı.
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, At yoruluyor Kanuni yorulmuyordu, sadece arasıra eyerin üstüne yüzme simidi koydukları söyleniyordu. Cezayir’e bağımsızlık kazandırmak ve demokrasi getirmek için denizden saldırdı, çok yüzme bilmediğinden onu deniz atına bağladılar, Bingazi’yi aldı, oradan İkibingazi’yi almak istediyse de, önüne çıkan Cerbe Adası’nı almak zorunda kalması buna engel oldu. Zaten Bağdat’a ABD’den önce ilk demokrasiyi biz götürmek istedik.
Kanuni’nin 2 değişik atı vardı, biri savaş, diğeri de seviş atları. 8’i erkek 10 çocuğu bu atlar üzerinde oldu. Hürrem Sultan seviş atını gördüğünde kendisi çağrılmıyorsa kıyameti kopardı hep. Yoksa kendisi için bişey istemiyordu, atın başkalarına alışık olmadığını düşünüp onlara zarar gelmesini istemiyordu.
At dıgdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından offshore corporations — Aralık 8, 2012 @ 9:22 am
“Türklerin anayurdundayım. Yalnızım. Alkol. Yok.
Savunduğum herşeyin savunmaya geçtiği. Tanrım.
Yok. Boğulsam cezir oluyor, yaşasam med.
Artık evcil olan kelimeler aranıyorum;
Oda. Pipo. Kitap. Çocuk. Ev. Aile. İş. Otobüs.
Atım öldü. Avradım beni sevmiyor. Silahım suskun ” A.ERHAN
Yorum tarafından aybasoglu — Aralık 8, 2012 @ 10:30 am
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından silver account — Aralık 9, 2012 @ 2:22 pm
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından gold price — Aralık 11, 2012 @ 6:29 pm
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından gold account — Aralık 12, 2012 @ 5:52 am
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından Can-C Eye Drops — Aralık 12, 2012 @ 2:49 pm
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından Piracetam — Aralık 16, 2012 @ 3:17 am
Sızlanma ve muhalefetçilik artık öyle bir boyuta geldi ki kadim mekânlarına sığmıyor, daha doğrusu kendisine yeni mecralar bulmuş durumda. Bu “yeni-devrimci pratikler” eskiden olduğu gibi kıraathanelerde, birahanelerde vuku bulmuyor, buralardan türemiyor. Yeni kahvehaneler, sosyal medya: Twitter, Facebook vs. Bu “mekanlarda” en dokunaklı sözcükleri siyaseten en doğru biçimde ifade eden kalemi kuvvetli isimler “siber aktivizmin” vecibelerini en iyi biçimde yerine getirmiş oluyor. Başka bir deyişle klavye başında en iyi sızlayanın, haksızlık karşısında en dokunaklı biçimde ağlaşanın, en çok “retweet” alıp en çok “like” edilenin en devrimci sayıldığı bir bozulma yaşıyoruz.
Yorum tarafından silver account — Aralık 18, 2012 @ 11:11 pm
At dıgıdık dıgıdık gidiyordu, artık saltanat bitmişti, cumhuriyet kurulmuştu, Orta Asya’dan hiç torağımız kalmamıştı, atın üzerine biri binmek istedi ve at şöyle bir silkinerek attı o üstündekini ve ona doğru eğilerek, “Ata binmesini bilmiyorsan padişah neyim olamazsın…” dedi ve dıgıdık dıgıdık özgürlüğüne doğru yürüdü.
Yorum tarafından idebenone — Aralık 22, 2012 @ 7:20 pm
O zaman çıraklık devriydi, şimdi ustalık devrinde olsa bakalım “o dıgıdık,dıgıdık” giden at nereye giderdi.
Yorum tarafından cafermeydan — Aralık 26, 2012 @ 7:09 am
Ne yapmalı? Atlara atlayıp, bu girdaptan ‘dıgıdık dıgıdık’ kaçmalı mı? Ama nereye?
Yorum tarafından gold account — Aralık 29, 2012 @ 5:44 pm
Ne yapmalı? Atlara atlayıp, bu girdaptan ‘dıgıdık dıgıdık’ kaçmalı mı? Ama nereye?
Yorum tarafından silver price — Ocak 1, 2013 @ 12:01 am