BÜLENT ARINÇ VEKALETEN FIRÇA YEDİ!…
Türkçedeki kimi deyim yada atasözlerini anlamıyorum, doğrusu anlıyorum da kimileyin kullanırken kafam karışıyor… “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!..” deyimi aklıma geldi herkesin ABD’ye gittiğinde Fethullah Gülen’le görüşeceği yazılan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine görüşen Bülent Arınç olayında. Fethullah Gülen AKP ve Erdoğan’dan istediklerini Arınç’a söyledi, anlayacak olan da Erdoğan… Ben Türk Dil Kurumu’na bir öneri götüreceğim, kimi deyimleri ve atasözlerini hem erkek hem de dişi yapsınlar. Bu sorun esasında türkülerimizde de var, kadının yada erkeğin söylemesi gereken türküleri hepsi söylüyor ve karmaşa çıkıyor ortaya…
Neyse, zaten konumuz bu değil, konumuz 10 küsur yıldır iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan’ı tanımayan basın ve yazarlar. Erdoğan’ı tanısalar onun Gülen’le asla yüzyüze görüşmeyeceğini bilirler. Biri kendisini toplumun lideri, diğeri de dini lideri sanırken görüşmeleri olası mı? Gülen’in beraat etiğinin ertesi günü “Erdoğan iktidardayken gelmeyecek…” diye yazdım ve haklılığım da ortada.
ABD gezisini masaya yatıralım, Erdoğan başkan Obama’yla görüşecek, büyük olasılıkla Ortadoğu, Kürt sorunu ve Suriye konularını konuşacaklar, bunlar zaten bildiğimiz konular. Esas bildiğimiz Erdoğan Obama’dan neleri yapması gerektiğini dinleyecek, yeni bir Ortadoğu yaratmaya çalışan ABD’ye ders verecek ve “Beni dinleyin, şunları, bunları yapın…” diyecek hali yok. Zaten böyle bişeye çabalasa da bu kadar bilgisi yok.
Gözünüzün önüne getirsenize, dünya başkanının önündesiniz, İsrail ve Suriye konusunda ders alıyorsunuz, istediğiniz başkanlık sisteminiz beğenilmiyor, İran sorunu ayrı konuşuluyor, falan feşmekan… Bu toplantıdan allak bullak çık ve başka laf işitmek için Fethullah Gülen’le görüşmeye git. Yemezler, ben olsam ben de gitmem, Erdoğan sapına kadar haklı. Büyük bir olasılıkla bu durumda Arınç’a “Sen git, zaten onun tarafındasın, yanına benim tarafımdaki Numan Kurtulmuş arkadaşı da al, gerisi aşağı yukarı Kasımpaşa!..” demiştir.
Basının anlamadığı yada anlamak istemediği bişey daha var, o da Gülen tabanı AKP tabanı değil. Gülen yarın başka partiyi destekleyebilir, daha önce de yaptı bunu, Bülent Ecevit yıllar sonra durup dururken gelmedi iktidara. Bu kargaşa durumunda Kılıçdaroğlu’nun olmadığı bir CHP’yi destekleyip, Abdullah Gül’ü de yeniden Çankaya’ya gönderebilir.
Bütün bunlar olasılık dahilinde şeyler ama beni esas üzen ne biliyor musunuz? Türkiye’nin geleceğini bir imam üzerinden tartışmamız. O kadar içimize işlemiş ki, gayet normal şeyleri tartışıyor ve yazıyor sanarak bunları konuşuyoruz. Erdoğan imam, ona ders vermeye kalkışan da imam ve biz bu ikiliyi ciddiye almak zorundayız.
Sabah Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak Arınç, Kurtulmuş ve Gülen görüşmesi için “Bu defa daha olumlu sonuçların elde edildiğini umarım.” diye yazmış. Yani geleceğimizin Gülen görüşmesinin olumlu geçmesine bağlıyor Ilıcak. Türkiye bu noktaya geldi, Humeyni’nin Paris’te yaşadığı sürgün yaşamı gibi Gülen de Amerika’da sürgünde, hem de kendi dindaşları tarafından sürgünde ama geleceğimizi belirliyor.
Son yazılanları yabancı gazeteciye çevirsem Gülen’i ABD’nin Türkiye’den sorumlu yetkilisi sanır. Yazıklar olsun diyeceğim de kime diyeceğimi bilemiyorum. En iyisi aşağı yukarı Kasımpaşa…
Ahmet Nesin her zaman inandiklarini yazdigi ve kimseden cikar beklemedigi icin farkli kesimler tarafindan okunmaktaydi.. Ama en hassas oldugu konularda dahi BDP ye elestiri yapmamasi düsündürücü.. Seyh said anmalari, Altan Tan aciklamalari vs..
Yorum tarafından ali — Mayıs 22, 2013 @ 9:04 pm
Hasan Cemal bir yazısında Gülen cemaatinin sürece bakışı için “mesafeli ama suyu da bulandırmıyor” tespiti yapmıştı ki büyük ölçüde haklıydı. Ancak son günlerde, yukarda da değindiğimiz gibi cemaatten süreçle ilgili yapılan açıklamalarda suyun bulandığını görüyoruz. “Neden böyle oldu?” sorusuna herhalde şu cevabı verebiliriz: Cemaat suyun zaten bulanık aktığını düşünüyor!
Yorum tarafından Wilbur Wagner — Haziran 7, 2013 @ 5:48 pm