Körfezde Olay Gazetesi – K. Ceren Yıldırım, Alev Baki
AHMET NESİN İLE SİYASETTEN, AŞKA…
Sıra dışı, gizemli ve sakin… Düşünceleri ve inançlarıyla her zaman çok tartışılan ve eleştirilen ünlü yazar Aziz Nesin’in, kendisi gibi aykırı düşünceleriyle uç noktalarda yaşayan oğlu Ahmet Nesin ile siyasetten aşka, her şeyi konuştuk.
-Biz sizi Aziz Nesin’in oğlu olarak tanıyoruz. Ahmet Nesin kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben 1957 doğumluyum. Ortaokul ve lise dönemlerinde 12 Mart darbesinden sonra İngiltere’ye gittim ve 1977 yılında tekrar Türkiye’ye döndüm. 1978 yılında gazeteciliğe başladım. 36 yıllık gazeteciyim.
-Hangi gazetelerde çalıştınız?
Günaydın’da adliye muhabiriydim. Sonra Türkiye’de sıkıyönetim ilan edilince adliyeden sıkıyönetim muhabirliğine geçtim. 12 Eylül’den sonra gazeteciliğe ara verdim. Çünkü bir şey yazamaz ve söyleyemez olduk. Zaten 12 Eylül’den sonra da bana göre bir anlamda gazetecilik bitti. Biz şanslı bir nesildik çünkü bizim patronlarımız gazeteciydi.
Şu anda gazetecilerin en büyük sıkıntısı o. Ne kadar sanayici varsa hepsi gazete patronu oldu. Bazen eski gazeteciyim deyip dememekte tereddüt ediyorum. Her dönemde gazeteciler ve bilhassa köşe yazarlarının görüşleri vardır ama hiçbir zaman bu dönemki kadar yalaka bir dönem yaşamadık biz. Onun için gazetecilik sadece kağıt üzerinde kaldı.
-Şu anda ne iş yapıyorsunuz? Kendi sitem var, orada yazı yazıyorum sonra da onları kitaplaştırıyorum.
-Şu ana kadar kaç kitabınız basıldı?
10 kitabım basıldı. Her sene bir tane çıkartıyorum. Fuarlara hazırlanıyorum.
-Fikirleri ve inançlarıyla çok tartışılan ve eleştirilen bir yazarın oğlu olmak nasıl bir duygu? Size yansıması nasıl oluyor?
Güzel bir duygu, öncelikle onur duyuyorsunuz. Zorluklarını küçük yaşta aştıktan ve kabullendikten sonra eğer onunla aynı dünyayı ve aynı görüşleri paylaşıyorsanız çok önemi kalmıyor.
Karşı taraf bunu çok iyi kullanıyor. Bir kere doğuştan komünist oluyorsunuz. Zannediyorlar ki evde fabrika gibi insan imal ediyorlar. Vakıf için de aynı şeyi sanıyorlar. Bizler tarafından komünist veya dinsiz çocuk yetiştiriliyor sanıyorlar. Ben ölene kadar babamla hiç din tartışmadım. Her baba oğul ilişkisi nasılsa bizimkisi de öyleydi. Vakıfta da hiç böyle tartışmalara girmeyiz. -Babasının oğlu diyorlar mı size?
Hiç ayrışmadık. Siyasi olarak ben gençliğimde biraz daha soldaydım.
O dönemin anarşist ve faşist dedikleri gruplardaydım, onlar ise biraz daha legal grupları savundular. Şu anda Türkiye’de hepimiz aynı şeyi savunuyoruz, öyle bir görüş ayrıcalığı yaşamadık.
-Dini inanç yönünden yaşadınız mı?
Hayır ben hiç yaşamadım çünkü ben hiç inançlı olmadım. Bir çelişki olmadı benim kafamda.
-İnançlı olmadım derken herhangi bir inanca tabi olmadınız mı?
Dünyaya ve siyasete bakış açısından inançlıyım. Tanrı ve din çok farklı. Türkiye’de çok ciddi bir şekilde deist var. Deist dediğimiz Allah’a inanıp, dinle bir bağlantısı olmayan. Türkiye’ye baktığınız zaman çok ciddi bir sayı var. Ama kendileri de bunun farkında değil. Beş vakit namazını kılmaz, orucunu tutmaz, namaza bayramdan bayrama gider. Ama Allah inancından hiç vazgeçmez. Bir de teist var. Onlar dünyada çok kalabalık değil, onlar cennet veya cehennem ile Allah’ın olduğu kanıtlanana kadar inanmazlar. Bir de benim gibi ateistler var. Yani hiçbir şeye inanmayanlar.
-Ateistlik derken, peki nasıl var olduğumuzu düşünüyorsunuz? Annem ve babamla biyolojik bir olay olarak düşünüyorum.
-En başa giderseniz?
En başı kanıtlanmak üzere. Bence kanıtlandı da dünya çok karışmasın diye açıklanmıyor. Ama Adem’le Havva olmadığı kesin.
-Kuran’da geçiyor?
Kuran’dan önce de insan vardı. O zaman Tevrat’a Incil’e gideriz. O zaman Tevrat’a inanmak zorundasın. O zaman niye Müslümansın. Dinle bilim çözülemiyor.
-İnternette babanızın mektuplarında en çok sizden bahsederken ‘ne olacak bu Ahmet’in hali’ demiş. Bu cümlenin sırrı nedir?
12 Mart sonrası yurt dışına gitmek zorunda kaldım. Ama orayı bir türlü özümseyemedim. Oraya gittiğimde 13,5 yaşındaydım ve bütün bir yıl hafta sonu yalnız kalıyordum. Bir de Ingiliz okuluna gidiyordum ve hiç dil bilmediğim için çok zorlandım. Sevmediğim için okullardan biraz uzak kaldım, ilkokulla da bağlantısı var. Ben ciddi faşist bir öğretmenle son üç yılımı geçirdim. En son Ingiltere’de çok büyük bir okulda yönetim kurulu başkan yardımcısı seçildim. Orada kongreye gittim okulu temsilen bir konuşma yaptım. O konuşmadan sonra sınır dışı edildim.
-Ne konuştunuz?
O zamanki yabancı öğrencilerin fi dediğimiz yani aylık ücretlerini on misli çıkartan bir karar çıkardı hükümet. Ingiliz komünist partili öğrenciler ne yapacaklarını bilemez haldeydi. Ben de bütün okulları işgal edin ama bizi destekleyeceksiniz dedim. On yabancı işgale gidiyorsak, yanımızda 100 tane İngiliz olsun, tek yolu budur. işgaldir. Yani siz olmazsanız olmaz diye bir konuşma yaptım. O konuşmadan sonra şehre döndüğümüzde ülkeyi 48 saat içinde terketmem istendi. 10 gün sonra Türkiye’ye döndüm. Babamın o sözü okul meselesinden çıktı.
-Yaklaşık 20 yıldır hemen hemen her fırsatta dile getirilen Türklerin % 60’ı aptaldır sözüne katılıyor musunuz?
Babam mütevazi bir insandı. Sonra Kenan Evren’e oy veren kadar dedi.
Yüzde 91,8 oy vermişti. Bu çok ciddi bir rakam. Türkiye’nin 3 seneki istatistiklerine göre Türkiye’nin yüzde 75’i ilkokul mezunu, yüzde 15’i de ortaokul mezunuysa ve okuma seviyesi buysa bu ülkenin çok akıllı olduğu söylenemez.
Aptal da olmuyoruz tabi. Ama sana verilen ya da verilmeyen eğitim sistemiyle başka türlü olman mümkün değil. Aynı zamanda beslenememe bile milletin aptal olmasına yetiyor. Dünyayla, edebiyatla, kültürle ilişki kurmayan bir insanın akıllı olma şansı yok. Onun için de böyle başbakan seçiyor, işte Turgut Özal ben sadece Red Kit okurum dediği zaman alkış alıyor, oy alıyor. Çünkü taban
çoğunluk böyle. Türkiye’deki üniversiteli sayısı 2 yıl önce 3 milyon 250 bindi. Sovyetler Birliği zamanında bütün Sovyetler’de liselerde okuma oranı yüzde 100’de yüz. Fransa’da yüzde 98, Almanya’da yüzde 99 falandı. Üniversite çok ciddi yüksek. Liseyi bitirmemek gibi bir özrü yoktu insanların.
-Avrupa Birligi’ne girmeli miyiz?
Hayır ama belki bir açıdan girmeliyiz. Çünkü oraya girebilmek için demokrat bir ülke olmalıyız.
-Kendinizi üç kelimeyle ifade etmenizi istesek?
Dürüst, Devrimci ve özgür.
-Burcunuz?
-Çok sakin bir insan görüntüsü sergiliyorsunuz?
Gerçekten de iç dünyanızda da böyle misiniz?
Belki de kişiliğim bu. Benim şiirlerimle yazılarımı okuyanlar iki değişik Ahmet görüyorlar. Birincisinde çok duygusal, diğerinde de çok dik ve asi bir Ahmet.
-En çok yapmak istediğiniz şey ne?
Yazarlığa devam etmek.
-Matematik köyü?
O Ali’nin işi. Çok muhteşem bir şey.
-En sevdiğiniz yazar kimdir?
Romancı olarak Kemal Tahir. Yabancı da çok var. Şair olarak Nazım Hikmet, Can Yücel, Edip Cansever, özdemir Asaf, Refik Durbaş. Yeni nesil yazarlardan Küçük İskender’in şiirlerini seviyorum. -Köşe yazarlarından?
Can Dündar, Ece Temel Kuran’ı severim. -Yaşamak istediğiniz bir devir var mı?
Yaşamak istediğim bir devir yok ancak 200 yıl sonraki Türkiye’yi merak ediyorum.
-Ya aşk?
Hep var… İnsanların hiçbir zaman aşksız ve sevgisiz yaşamamasından yanayım. Biri bittiyse, hemen yenisi başlamalı.
-Aşk acısı çektiniz mi?
Evet çektim ama ben kısa süreli aşk acısı yaşadım. Madem gitti yenisini yaşamalıyım diye düşündüğümden aşk acısını çok çekmem.
-Şu dönemde babanız yaşıyor olsaydı kalpten ölür müydü?
iyi ki yaşamıyor diyorum. Bu kadar iğrenç Türkiye’yi görmediği için sevinçliyim.
-Sizce kim Cumhurbaşkanı olmalı?
Bence Selahattin Demirtaş olması daha
iyi olur
-Neden?
Çünkü demokrat bir insan. Ama adam sadece bağlama çalıyor, başka bir şey çalmıyor.
-Dağda yaptıkları?
Ben öyle bakmıyorum. Ondan önce bizim onlara yaptıklarımıza bakıyorum. Biz burada mı üremişiz de büyümüşüz de onlar mı gelmiş buraya? Hayır, biz onların topraklarına OsmanlI’yla birlikte gelmişiz ve ‘siz bundan sonra bizimle yaşayacaksınız’ demişiz. Onların topraklarına gelen ve onların dillerini yok sayan biziz. Biz Orta Asya’dan gelmişiz. Orta Asya’da şu anda Türkiye Cumhuriyeti var mı yok. Türkiye Cumhuriyeti nerede? Eskiden Ermenistan, Kürdistan, Bulgaristan ve Yunanistan olan bir yerde.
Bunların hepsi dağılsın demiyorum ama bizler, bizimle hiç bağlantısı olmayan bir yerde cumhuriyet kurmuşuz ve adamın her şeyini yasaklamışız. Adam da bu hakkını istiyor. Akıllı davranıp, toprağını ve başka bir devlet istemiyor.
-Peki bu terör olayları ve verdiğimiz şehitler?
Sen ondan daha fazla öldürdün, senin faili meçhulün akıl almaz bir şekilde sadece Tansu Çiller döneminde 17 bin faili meçhulün var. Dersim katliamı başlı başına bir olay. Ermenilerin olayını. 1 Milyondan fazla insanı buradan gönderiyorsun. 40 bin de İstanbul’daki Yahudileri olduğu gibi sürüyorsun. 6-7 Eylül olayları var. İstanbul’daki bütün Yahudilerin ve Rumların yerlerini yıkıyorsun. Bir tane değil ki bizim rezilliğimiz. Adam şenle eşit olmak zorunda. Bunun için de savaşıyor.
-Şu an zaten eşit değil mi?
Hayır eşit değil, örneğin Kürtçe okulu yok. özel okul açabilirsin diyor. Devlet olarak, tüm halkın devletiysen, bana da nasıl okul açıyorsan, ona da okul açmalısın. Ve onlar büyük bir inatla dünyada dillerini yok etmemişler. Şöyle bir sorun yaşıyorlar, bu çok acı bir şey. Doğuyor, evinde Kürtçe konuşuyor, 7 yaşına kadar geliyor. Ondan sonra okula gidiyor, hiç bilmediği bir dille karşılaşıyor. O dile alışana kadar 4-5 sınıf geride kalıyor. Çünkü kendi dilinin gramerini bilmeyen bir insanın yabancı dil öğrenmesi olağan dışı. Bu da bir saatlik sınavda bile 20 dakikasını çalıyor.
-Erdoğan Cumhurbaşkanı olur mu?
MHP’ye ve tatilcilere bağlı. MHP Ekmeleddin’i ciddi bir şekilde desteklerse ve tatilciler oy atmaya giderse Ekmeleddin seçilir.
-Neyi değiştirir bu Türkiye’de?
Hiçbir şeyi değiştirmez.
-Sizce kim aday olmalıydı?
CHP’den Rıza Türmen veya Altan öymen olabilirdi. Bize göre aday seçmediler, MHP’ye göre aday seçtiler.
-Son yapılan operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendine operasyon yapıyor. 2008 yılında yazılarımdan bir tanesinde Fethullah Gülen’le Tayyip Erdoğan kavgalı diye yazı yazdım. Herkes dalga geçti. Sonra Fethullah Gülen 2008’de Türkiye’ye nasıl gelecek diye merak ettiler. Ben de Erdoğan Başbakan olduğu sürece Türkiye’ye gelemeyeceğini söyledim. Onun için bana şuan garip gelmiyor.
-Tahminleriniz tuttuğuna göre bundan sonraki süreç nasıl olacak?
Bu dönemi soğutmak için Amerika CHP’yi bir 4 dört yıllık iktidara getirebilir. Sonra Gül’ü veya benzerini hazırlayıp, yeni bir sağ partiyle devam eder. Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa bu olay biter.
-Bu ülkenin Kurtuluşu ne?
Devrim. Fransız devrimini biz yeni yaşıyoruz. Yani İslamiyet’ten sonraki 300 yıllık kitap matbaa yasağı kolay kapatılacak bir yara değil. 300 yıl kitap okumayan bir toplum var. 100 yılda sadece Kur”an basılmış 400 yıl. 400 yıl yaşadığı şeyi, sen 400 yıl hiç yaşatmamışsın.
Türkiye çok enteresan. Orta seviyelerdeki insanlarla parası olan insanlar CHP’ye oy veriyor, onun ezilmesi için yasalar çıkartan parti fakirlerden oy alıyor.
RÖPORTAJ: K. Ceren YILDIRIM – Alev BAKİ
OLAĞANÜSTÜ BİR RÖPORAJ AHMET NESİN KENDİNİ BİR İNSANIN KENDİNİ ANLATAMAYACAĞI KADAR GÜZEL, OBJEKTİF VE DÜZGÜN ANLATMIŞ. OLDUKÇA VE DAHA DA FAZLA ZEKİ…ZEKASINA HAYRAN KALMAMAK ELDE DEĞİL…
Yorum tarafından AYŞEN BOZKURT — Ağustos 10, 2014 @ 10:11 pm