Ahmet Nesin's Blog

Eylül 7, 2014

BEN DE ERDOĞAN’I AYAKTA ALKIŞLARDIM!..

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 7:07 am

BEN DE ERDOĞAN’I AYAKTA ALKIŞLARDIM!..

Beni devamlı okuyanların bu başlığa şaşırdığını biliyorum ama ona karşın attım bu başlığı. Bugüne değin sosyal demokrat parti başkanların içinde en çok Erdal İnönü’yü beğendim. Aydın kişiliğiyle, demokratlığıyla, hazır cevaplığı ve gülmece yeteneğiyle CHP yada sosyal demokrasi adına dört dörtlük birisiydi bana göre. İşin özü tam bir Avrupa sosyalistiydi Erdal bey. Onun çok sevdiğim bir yanıtı vardı, kendisine masaya neden yumruğunu vurmadığını soruyor çok bilmiş gazetecilerden biri. Onun yanıtı tam Türkiyelik: “Masaya vurayım da, masanın kabahati ne!..” Çözümün masaya vurmak olmadığını, bağırıp çağırarak konuşmak olmadığını anlatmaya çalışmıştı Erdal bey ama ben ne o soruyu soran gazetecinin ne de halkın bu yanıtı anladığını sanmıyorum.

HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Erdoğan’ı ayağa kalkarak alkışladı diye çok eleştirildi. Bu haberi duyar duymaz empati kurmaya çalıştım ve kendimi orada hazır bulunan milletvekili yerine koydum. Kendiniz de aynı şeyi yapın, meclistesiniz ve hergün Erdoğan’ı görüp dinliyorsunuz, nefret ettiğiniz biri, o yemin töreninden sonra ne yapardınız?

Ben alkışlardım, çünkü kendisini hergün görmeyecektim artık, meclis koltuklarında suçlanırken pişmiş kelle gibi oturan bir başzübük, boşbakan olmayacaktı artık. İçimden “Hadi güle güle, yolun açık olsun, evdekilere selam söyle…” der alkışlardım.

İkinci alkışlama nedenim Erdoğan’ın Çankaya’ya seçilmesiyle beraber bittiğinin güzel haberi olurdu. Kimse şu anki anayasanın cumhurbaşkanına çok yetki verdiğine aldanmasın, o kadar yetkiyi sorumsuz cumhurbaşkanına yedirmezler. Anlayacağınız bir protesto alkışı gönderirdim.

Peki Selahattin Demirtaş benim gerekçelerimden dolayı mı alkışladı Erdoğan’ı, hayır, aynen dediklerinden dolayı alkışladı, rakibi olduğu için alkışladı, halkın tercihi olduğu için alkışladı.

Ancak bana göre Demirtaş’ın alkışlamasında başka gerçekler var, bunu anlayabilmek için ilk olarak Selahattin Demirtaş’ın kişiliğini iyi bilmek gerekiyor, bir de Kürt sorununu ve bugün geldiği noktayı anlamak gerekiyor.

Önce şunu iyi irdelemek gerek, Selahattin Demirtaş normal bir parti başkanı değil, 35 yıldır süren bir savaşın içinden savaşarak, ölerek, yakınlarını kaybederek, hapislere, işkencelere maruz kalarak gelmiş bir lider. Demirtaş’ın her saniyesinde hapse girmek, yaralanmak, ölmek, işkence görmek, sürgüne gitmek var.

Barış istiyorsak ki büyük bir çoğunluğumuz istiyor, Selahattin Demirtaş bu barış ayağının Kürtler cephesindeki en önemli 3 kişisinden biri, Kandil yönetimi, Apo ve HDP eşbaşkanı olarak bütün görüşmeleri yöneten, arkadaşlarıyla kararlar alan ve bunları uygulayan en önemli 3 kişiden biri.

Ben siyasi yaşamımım tümünde Kürt sorununun içinde oldum ve tavrımı hep Kürtlerden yana koydum. Ama bu tavrım Selahhattin Demirtaş’ı, Sebahat Tuncel’i, Ahmet Türk’ü, Gülten Kışanak’ı ve aklınıza gelen tüm isimleri onlar kadar anlayabilmeme yeter mi? Yeteceğini sanmıyorum, onları ancak 12 Eylül darbesi öncesi yaşadıklarımla, ne zaman, nerede ve kimin tarafından öldürüleceğimizin belli olmadığı dönemi birebir yaşadığım için daha iyi anlıyorum.

Kaybettiğim bütün arkadaşlarım adına, asılanlar adına, işkencede öldürülenler adına anlıyorum yada anlamaya çalışıyorum. Roboski adına, öldürülen çocuklar adına, yasaklanmış dilleri adına, faili meçhul cinayetler adına anlıyorum.

Bugün bu savaş barışa doğru gidiyorsa Selahattin Demirtaş bunu iliklerine kadar yaşıyor, bunun sorumluluğunu hissediyor. İşte şimdi empati yapın Demirtaş’a, attığı her adım artık çocuklar, insanlar öldürülmesin diye ve bunu AKP zamanında yakalamış.

Bu insanlar her saniye ölerek bugünlere geldiler ve Türkiye tarihinde ilk kez Kürt sorunu hükümet programına girdi. Benim bir sosyalist olarak buna katkım trilyonda bir ise Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının bunda payı binde bir.

Benim yaş grubum ve 68’lilerden sağ kalanlar tesadüfen yaşayan insanlar. Hiç tesadüfen yaşamanın ne olduğunu iliklerinize kadar hissettiniz mi bilmiyorum ama gerçekten çok ağır bişey. Bir bombanın 20 metre sağa yada sola atılmasıyla sağ kaldığınız ama en yakın arkadaşlarınızı kaybettiğiniz bir durum. Onlar öldürüldüğü için yaşıyorum ben yada diğer arkadaşlarım. 12 Eylül döneminde ilk yakalanan kişilerden biri olsaydım yada bugün aynı mücadeleyi veren bir arkadaşım olsaydı biz asılacaktık. O yüzden biz tesadüfen yaşıyoruz, onlar bizim yerimize ve inanarak öldüler.

Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’ı ayakta alkışlamasına bir de bu açıdan bakın. Bizim darbe öncesi ve sonrasıyla 10 yıl yaşadığımızı onlar yüz yıllardır yaşıyor ve son 35 yılı hepimizin malumu zaten.

Bu savaşı bu noktaya getirdiği için ben de Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarını alkışlıyorum. Şunu hiç unutmayın, barışı durup dururken Özal, ANAP, Erdoğan yada AKP istemedi, bu savaş ve inanmışlık onları bu noktaya doğru itti.

 

Yorum Yapın »

Henüz yorum yapılmamış.

RSS feed for comments on this post. TrackBack URI

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: