KÜRT ÖLECEKSE MHP HAZIROLDA!..
Sonunda olan oldu ve Türkiye savaş ilan etti, bütün bu olanların bir mantığı var mı derseniz, savaşın zaten mantığı olmaz ama bu kez iş tam anlamıyla çığırından çıkmış durumda. Savaş kendi kendini devlet ilan eden IŞİD’e karşı açıldı derseniz yanılırsınız, çünkü IŞİD tezkerede 1 kez geçiyor. Suriye devlet başkanı Esed’e açıldı derseniz zaten dünya halimize güler, münasip bir dille böyle bir hakkımız olmadığını söyler. İşin içinde Irak sınırı da var, o zaman Irak’a mı açıldı diye düşünenler olabilir, hayır Irak’a da açılmadı.
Savaş Kobane’ye açıldı, Kobane Kürtlerin özerklik ve bağımsızlık savaşı verdiği ve bunun kazanıldığı bir yer. Mantık çerçevesinde baktığımızda hükümet ve devlet olarak Türkiye’de Kürt sorununu çözmek için açılımı hükümet programına yazdıysanız Kobane’de olanların sizi rahatsız etmemesi gerekiyor. 35 yıldır süren savaşı barışa çevirmek isteyen bir hükümet Kobane’de olanlardan neden rahatsız olsun ki!
Gelelim IŞİD sorununa, hükümetin bugüne değin IŞİD’e her türlü yardımı yaptığını bilmeyen yok, hatta sağır sultan bile duydu, bütün dünya basını ve siyasetçileri bunu açık açık yazıp konuşuyorlar. O zaman bu hükümet IŞİD’e savaş açabilir mi yada mantığı ne olabilir. Yada soruyu tersten sormakta fayda var, IŞİD durup dururken neden Kobane sınırına geldi, bunun ne gibi bir açıklaması olabilir, bugüne değin her türlü ilişkide al gülüm ver gülüm olan hükümet IŞİD’e “Kobane’ye gir ve oradaki PKK’lileri ve Kürtleri rahatsız et, sınırımda yeni bir Kürdistan olmasın, ben de böylelikle içeride Kürt açılımına karşı üstün olayım ve onların her isteklerine yanıt vermeden bu işi geçiştireyim…” dedi mi, demedi mi?
İleride bugünü yazacak tarih bilimcileri işin içinden nasıl çıkacak gerçekten çok merak ediyorum. Ama merak ettiğim bişey daha var, sizler de izliyorsunuzdur belki, günlerdir bu konu televizyonlarda tartışılıyor. Doğal olarak her partiden kişiler konuşup tezkereyle ilgili görüşlerini açıklıyor. Dinlediğim bütün MHP’liler bu tezkerenin mantık dışı olduğunu söyledi. Söyledi söylemesine de önceki gün bir açıklama yaptılar ve saçma ve yanlış buldukları bu tezkereye “Evet” oyu vereceklerini açıkladılar. Hem de öyle bir zamanda açıkladılar ki AKP’liler onları sabahtan akşama öpücüğe boğsalar yeridir. Tam 50 AKP’li hazdayken MHP 52 milletvekiliyle hükümetin yardımına koştu. Öyle bir yardım ki öpücük bile yetmez.
Peki MHP baştan sona yanlış bulduğu bu tezkereyi neden destekledi: İşte bunu açıklamak için 12 Eylül faşizmi sonrasında yargılanan MHP ve Ülkü Ocakları davalarına bakmak gerek, Komünistlere ve Kürtlere karşı nasıl bir katliam içinde olduklarını okumak, aynı IŞİD katliamındaki gibi 7 TİP’li genci telle nasıl öldürdüklerini, nasıl boğduklarını, Istanbul Üniversitesi’ne gözünü kırpmadan nasıl bomba attıklarını, Maraş, Çorum, Madımak olaylarını iyi irdelemek gerekiyor.
MHP eskiden “Komünist ölecekse gerisi teferruat” diyordu, şimdiyse “Kürt ölecekse gerisi teferruat” diyor. Adamlara “IŞİD’e karşı sadece Kürtler savaşıyor, sınırda şeriat devleti kuruluyor…” diyorsunuz, cevaben “Ama onlar PKK’li ve Kürt…” diye yanıt veriyor.
İşte bu yüzden bana çok kızıldığını biliyorum, benim demokrasi anlayışımda nasıl şeriatçı bir AKP’ye yer yoksa ırkçı bir MHP’ye de yer yok. Ben demokrasinin bu kadar geniş bir kavram olduğuna inanmıyorum. Faşizme ve teokrasiye izin verilen ülkelerde demokrasi sadece göstermelik tartışılır, esasına asla girilemez.
MHP’lilere herkes Kobane’nin düşmesi Türkiye barışını zedeler diye anlatıyor ama boşuna, onlar Türkiye’de barış istemiyor, yine birilerinin gözünü kan bürüdü.
Sizin gibi aklı başında Entelektuelere şaşıyorum. Bu akıla Kürt sorununun çözümünü doğasına ters düşen AKP’den nasıl bekliyorsunuz, inanın buna benim aklım ermiyor.
Biliyorum benim gibi düşünenleri kolaylıkla çözüm karşıtı olarak damgalayıp kenera yitip damgalıyorsunuz bunuda bundan sonrada yapacaksınız, önemli değil ben yinede düşündüğümü, sizin gibi güzel olmasada, yazayım.
AKP hangi yasayı hangi tezkereyi kiminle olursa onaylatacağını çok Iyi bilmektedir. Bunun için gerekirse şeytanla bile iş birliği yapmaya dünden hazır.
Yeri geldiğinde MHP’ yi karşısına alır Kürtleri ve Liberaleri yanına alır. Yeri geldiğinde tersi. Yani oyunu oyunculara göre ayerleyip oynamasın Iyi bilir. Oyuncularda kendilerini çok değerli sanıp rollerini Iyi oynarlar.
Oyuncular Figuren olduklarını anlamadıkları sürece Bu böylede devam eder. MHP önemli olan Vatan gerisi teferuat der. Kürtler ise önemli olan çözüm süreci gerisi teferuat, yani anlayacağınız herkes kendini haklı çıkarmak için bir gerekce buluyor. Bu oyundan karlı çıkan hep AKP ve onun yönlendiricileri.
Yorum tarafından Muharrem Kürtbaği — Ekim 3, 2014 @ 6:58 am
KÜRDİSTAN, IRAK, SURİYE ve TÜRKİYE SORUNU
Irak ve Suriye devletlerinin yıkılışı veya deforme edilişi ile Kürdistan devletinin ortaya çıkışı kaçınılmazdır. İŞİD (DAİŞ), son noktada Sunni halkın temsilcisi olarak ortaya çıktı. Geleneksel Sunni yaşam yerlerini bir anda ele geçiren İŞİD, yabancılar tarafından çizilen eski sınırların yapay olduğunu ortaya koydu.
Her halkın yaşam yeri kendisi için vazgeçilmez bir içeriğe sahiptir. Sunni halk, hangi politik şekle sahip olursa olsun kendi öz topraklarında özgür yaşama hakkına sahiptir. Aynı şekilde Kürdistan halkının yaşam yerleri de kendisine aittir ve bunlar, eskiden olduğu gibi artık Arap veya Türkler’e geri verilmeyecektir.
Bağdat’ın güneyini kapsayan başlıca Şii yaşam yerleri de Şii Araplara aittir.
I. dünya savaşından sonra Ortadoğunun Kürt, Sunni ve Şii halkları, zoraki bir şekilde, sahte devletler kurularak, kendi iradeleri dışında oluşturulan yönetimlerle baskı ve zulüm altına alınmış ve oluşturulan yapay devletlerce idare edilmişlerdir.
Şimdi gelinen bugünkü zaman sürecinde, bu durumun alt üst oluşu kaçınılmazdır. Irak ve Suriye devletleri can çekişiyor. Türk devleti ise sırada bekliyor…Eski sınırlar zorlanıyor, Ortadoğu halkları kanları ile eski sınırları karalıyor, değiştiriyor ve gerçek haritaları kendi iradeleri ile çizmek istiyorlar!
Kürt halkı, hayali Arap devletleri için savaşamaz: şimdiki Irak ve Suriye devletleri kağıt üzerinde kalmış durumdadır. Kürdistan insanı, kendisine düşman bir gücün, var olmayan bir devletin, Irak veya Suriye gibi devletlerin yeniden ortaya çıkması veya onların son kırıntılarının devlet diye anılması, kukla hayalet devletlerin zoraki şekilde korunması için mücadele edemez.
Kürt halkı bu hayal ve sahteliklerden çok çekti. Türk ve Arapların ırkçı kültürleri altında inim inim inleyen Kürdistan halkı 100 yıl geçmesine rağmen hala kendi iradesi ile hareket etme hakkına sahip değildir. Şii Araplar savaş esnasında bile Kürt düşmanlığından vaz geçemiyorlar. İŞİD’den geri alınan Kürt köylerine Kürt bayrağının asılmasını kabul etmiyorlar.
Irak devleti diye lanse edilen Şii Araplar, biraz daha kuvetlenseler, Kürtler’e bir soykırımı da kendileri yapacaklar!
Kürtler hala devlet sahibi değildirler. Arap ve Türklerin bütün vaatleri boş çıktı. Ortak devlet kurma da bir ütopyadan ileri gitmedi. Sunni ve Şiiler Kürt halkının devlet kurma hakkını hiç bir zaman tanıyamayacaklardır! Irak devleti adı altında savaşan Araplar, Kürtleri nasıl yokedeceklerinin hesabını şimdiden yapıyorlar. Sunni halkı temsil eden İŞİD zaten Kürtleri yok sayıyor ve toplu katliam fetvasını uyguluyor, Türk devleti ise pusuda bekliyor!
Bu şartlar altında, Kürt halkının, kendi iradesini kullanarak, kendi kaderini kendi eliyle çizme durumu öncellik kazanmaktadır. Nasıl ki, Sunni halk kendi İslam devletini (İŞİD) kurduysa, Kürt halkı da kendi topraklarında Kürdistan devletini kurmalıdır.
Kürtler, Sunnilerin topraklarına dokunmayacaktır, aynı şekilde Şii halkın da kendi yaşam alanlarında bir Şii devleti oluşturma hakları vardır. Irak devleti artık yoktur. Şii’ler, Kürtlerin haklarını yok saymak için sahte IRAK devleti paranoyasından vaz geçmelidirler. Sunniler bundan çoktan vazgeçti, İŞİD kendi Sunni İslam devletini kurdu. Aynı şekilde, Şii ve Kürtler de dürüstçe kendi öz devletlerini kurmalı ve uluslararsı bir konferanla bu devletlerin sınırları onaylamalıdır.
Herkes bağımsız ve özgürce yaşama hakkını kullanmalıdır. Suriye’ deki Alevi ve Hiristiyan halkları da kendi topraklarında bağımsız devlet kurma haklarına sahiptirler. Sahte devletler, uydurma sınırlarla bir yere varılamaz! Zoraki sınırlar içerisine sıkıştırılıp ezilen halklarla barış kurulamaz, tam aksine, halkların kendi iradelerine rağmen kurulan zoraki devletlerin kendileri bütün bu çatışmaların ana kaynağıdır, zoraki sınır ve devletler sonsuza kadar savaş demektir.
Aynı şekilde Türkiye diye adlandırılan alanda da başlıca 4 ayrı halk yaşamaktadır: Kendilerine Türk denilen Balkan ve Kafkas göçmenleri, her ne kadar Suriye ve Irak’dan farklı olduklarını idda etselerde, gerçek durum Suriye’ye çok benzemektedir. TC, Kürt, Laz ve Alevi halklarını, dağılmakta olan Irak ve Suriye devletlerinden daha az ezmemektedir. Suriye’de Kürtler otonomi elde etmişken, TC, bırakın bunu, hala dil ve isim konusunda 1. dünya savaşının kırmızı çizgilerini savunmaktadır.
Irkçı temelde kurulan TC, aslında Irak ve Suriye devletlerinden çok daha geridir. Irak’da, Kürt otonomisi, yarı resmi bir devlettir. Türkiye’de ise Kürtlerin hiç bir hakkı olmadığı gibi asimilasyon ve yoketme sürecine son hızla devam etmektedir.
Türk devleti, yıkılmakta olan Irak ve Suriye devletlerinin ayakta kalabilmeleri, veya onların yerine oluşabilecek yeni formasyonlarda, birincil derecede, Kürtlerin doğal haklarının yok edilmesini sağlayacak yapılanmalar için çırpınıp durmaktadır. Türkiye varını yoğunu buna yatırmaktadır…Bu anlamda TC, Ortadoğu’da Kürtlerin en büyük düşmanıdır.
Türk devleti, Irak veya Suriye devletlerini sevdiği için değil, onların varlığı ile Kürtleri yok etmek, Kürt’lerin devlet kurma haklarını ellerinden alma mücadelesinde, Türkiye’ye destek verdikleri için, can çekişen bu devletlerin devamında diretmektedir.
Türk devleti, Ortadoğu’da herşeyini, Kürtlerin başarısızlığı, Kürtlerin bağımsız bir halk olarak yok olmaları hedefi doğrultusunda ortaya sürmekte, devlet ideolojisini ve bütün ana doktirinlerini buna göre şekillendirmektedir. TC’nin Ortadoğu’da süren iç savaşlara her müdahelesi, onun, tarihten hiç bir ders çıkarmadığını, Kürtler’i, parçalayıp Araplarla beraber yönetme dışında yeni hiç bir şey üretmediğini göstermektedir.
TC, canla başla eski statükodan yanadır, ama eğer bunda başarılı olunmazsa, bunun yerini alacak yeni statükolar da da Kürtleri eskisi gibi tutmakta karalı gibi görümektedir! Bu durum, Kürtler’e yapılacak en büyük düşmanlıktır. Kürtler, Türk veya arap toprağı değil, kendi öz vatanlarında bağımsız ve özgürce yaşamak istiyorlar… Türkler’in bu düşmalığı sonsuza kadar savaş anlamına gelmektedir.
Sınırsız savaş, daimi düşmanlık ve çatışma yerine, bu kördüğüm bir an önce çözülerek özgür Kürdistan devleti kurulmalı ve Ortadoğu haklarına gerekli müjde artık verilmelidir.
Saygılar ve Selamlar
Ferdi Kader, B. Zeynep Aker, Dursun İlkas, İsmail Balkır, Kazım Sincan, Sevda Suner, Murat Demir, Hasan Demir, Nurettin aslan
Yorum tarafından FERDI KADER — Kasım 25, 2014 @ 10:29 am
TÜRKİYE PARTİSİ VE TÜRKLEŞME!!
Kuzey Kürdistan halkı Türkleşme değil, kendi doğal haklarını istiyor. Kürdistan genelinde süren bu sürece karşı konulamaz.
Güney ve Batı da bağımsızlığa doğru giden süreç daha da hızlanırken, Kuzey’de başka hedefler ortaya koymanın bir anlamı yoktur..
Kürdlerin bağımsızlıktan başka bir talebi yoktur. Genelde kürtler artık eskisi gibi değildir. Dünyanın her köşesinde yaşayan Kürdler bağımsızlık heyecanı yaşamaya başlarken, denenmiş eski taktikleri yeniymiş gibi yeniden ortaya sürmek, Kürtler için intihar anlamına geliyor!! Kürtler arasına sokulan mezhep ve parti kavgaları da etkisini kaybetmeye başladı. Alevi ve Sunni Kürtler, artık aynı saflarda mücadele ediyor. Kürtler, milli bir şuurla Kürt kimliği etrafında birleşiyor…Cihatçı örgütler ve onların sponsorları olan Türk ve Arap devletlerinin uyguladıkları kırımlar, Kürtleri birleştirmeye başladı!
Batı-Kürdistan’a işgal saldırılarında bulunan, bu İslamcılar, İŞİD ve El-Nusra çetelerin hemen hemen hepsinin uçakla ilk indikleri yer Türk şehirleri.
Uçaktan iner inmez, bu çeteleri ilk karşılayan, MİT görevlileridir. Bu çeteleri Rojava Kürdistan grup grup taşıyan Türk MİT elemanları, polis ve subayları. Grup grup taşıma, Türk devleti için kendi başına bir resmi çalışma haline geldi…
Bu küresel tetikçilere, Neo-Osmanlıcı, Yeşil Türkçü AKP hükümeti tarafından Kırşehir’den, Mêrdîn’e ve Halep’e kadar, askeri eğitim karargahları oluşturulmuş. Sahra hasteneleri kurulmuş. AKP, TSK, Polis ve MİT’in ortak koordinesinde, Yeşil Türkçü yayılmacılık için tüm kıtalardan toplatılan ve küresel tetikçi olarak kullanılan çeteler yeterli görülmüyor. Kürt hareketi daha da büyüyünce paniğe kapıldılar ve şimdi kendi tank ve topaları ile girmek istiyorlar.
Türkiye’de Kürtleri bölüp birbirine düşürmek için kullandıkları son kozları bitince, Cihat, tank ve topla tehdite başladılar…Türk devleti, tek bir amaçla bunu yapıyor. Erdoğan’ın hükümeti daha beterini yapıyor: İŞİD halifeliğin saldırılarına destek veriyor. Çünkü IŞİD ve Erdoğan’ın projeleri aynı: Rojava deneyini ezmek. Rojava Kürdistan’ında Kürt halkının diğer halklarla birlikte demokratik, eşit ve özgür bir temelde kendi iradesiyle kendi öz yönetimini kurması ve bir statü elde etmesini engellemektir amaç…
Kürtler arasındaki mentalite birliği giderek kuvvetlenmektedir. Daha önce asla birleşemeyecek gibi görünen Kürt halk tabakaları şimdi, kolaylıkla aynı saflarda mücadele veriyor!
Seçimler boyunca da sıkça “binyıllık kardeşlik”ten söz edildi. Erdoğan, kardeş, kardeş diyerek kulakları getirdi, bu tutmayınca sopayı gösteriyor. MGK, Suriye Kürtlerine karşı topunu tankını sınıra yığdırmaya başladı!
Hedef, Esat ve İŞİD diyorlar, ama gerçek olan odur ki, Kürtlere saldırma hedefi vardır…
Ne kardeşliği! Kardeşlik filan da yok! Sahici kardeşler, talep ve dileklerini pazarlık konusu yapmazlar. Hakkın gereğini, insaniyet halleri, vicdan ve hakkaniyetle teslim ederler.
Aynı ana, babadan olmayanların bir tek kardeşliği vardır, o da “kan kardeşliği”dir. Kan kardeşliği; gönüllü olarak kesilen parmaklardan damlayan kanın cilt temasıyla birbirine karışma kardeşliğidir. Eğer kan, düşmanca akıltılmışsa o akan ve dökülen kanın birbirine karışmasından kardeşlik oluşmaz. Olsa olsa kan düşmanlığı olur.
Bu ”kardeş” düşmanlar, Kürtleri kaybedeceklerini anlayınca artık son silahlarını da piyasaya sürdüler. Tekçi, retçi, inkârcı ve asimilasyoncu sistemin; sade Kürtlere değil, Ermenilere, Asuri-Süryanilere, Keldanilere, Rumlara, Ezidilere, Alevilere karşı onyıllardır uyguladığı suçların artıyor! Suriye Kürtlerinin başarıları karşısında zıvanadan çıkan TC, Nato’dan aldığı bütün silahlarını Kürdistan şehirlerine sürmeye başladı…
Sevda Suner
Yorum tarafından Sevda Suner — Temmuz 3, 2015 @ 1:55 pm
ÇETE DEVLETİ OLARAK KALMANIN RİZİKOSU!
Suruç ve Diyarbakır’da olduğu gibi Ankara katliamında da Türk emniyet güçlerinin eylem alanından çekilmiş olması,kaçış yollarını ise kapatarak kaçanlara gaz sıkması, katliamı fiilen yönettiklerini ispatladı!
Diyarbakır ve Suruç katliamları güya soruşturuluyordu. Hani sonuç?…
Bu katliamlar,Türk devletinin resmen bir çete devleti olduğunu bir kez daha vurguluyor! Türk devleti, kanunlar üstü bazı asker sivil çeteler kombinasyonundan öteye gidemiyor. Bazan Askeri, bazan da Dinci çetelerin ağırlık kazanması özü değiştirmiyor! Kürtler’e saldırıya destek karşılığında, AKP’ye mutlak iktidarın kontrolünü vaat eden TSK, çeşitli örgütlerde kümelenmiş çetelerini yeni katliamlar yapmak için devreye soktu! 1990’ların Kürt halkına karşı imha ve yok etme, sindirme harekatı yeniden yürürlükte… İnfazlar, insanları alıp kaybedip yok etmelere yeniden hız verildi! Türkiye denilen alanda 24 000’in üzerinde insanın katili hala ‘meçhul! Faili meçhul binlerce cinayet var. Hani tutuklu katiller? Ya binlerce köyün yakılmasının failleri?… Şu sonuca varmak yanlış mıdır? Türkiye’de Gayri Müslüm ve Kürt öldürmenin önünde herhangi bir yasa engeli yoktur. Generaller veya onların kullandıkları terör örgütleri neden katliam yapmasınlar ki? Kimden korkacaklar ki?
Önceki katliamlar gibi Ankara katliamı da Türkiye Cumhuriyeti devletinin ürünüdür. Hükümet de o aygıtın bir parçasıdır.
Türk devletin’nin tarihi, katliam ve soykırımlardan oluşuyor. Kuruluş temelinde, Anadolu ve Mezopotamya’nın yerli halkları olan Rum,Ermeni, Kürt ve Suryani’lerin kanı vardır. Katliamcılık, Türk çeteleri için bir alışkanlık, gelenek ve ahlak olmuş, devletin resmi doktirinine dönüşmüştür.
Katil kim?
AKP mantığına göre,IŞİD, Türkiye’nin Amerikalılara İncirlik üssünü açmasına ve Amerikalılarla birlikte IŞİD mevzilerine saldırmasına kızınca gidip Kürtleri öldürüyor! Denklemde bir bozukluk varmı?
Üstelik ölenler, kendi kendilerine saldırı düzenlemekle bile suçlanabiliyor, ama mantık hâlâ sağ, akıl nezle bile olmadığını iddia ediyor.
Katliam ve Türk devleti!
Devletin vatandaşının güvenliğini almaması o devleti olayın faili yapar. Suruç Katliamı’nda olduğu gibi, eylem anında devletin oradan çekilmiş olması, kaçış yollarını ise kuşatıp kapatması, kaçanlara gaz sıkması, devleti yönetenlerin katliamları da yönettiklerini ortaya koyuyor.
Bu nedenle devletin olmadığı ve seyirci konumunda olduğu her katliam “devletlü” katliamıdır. AKP çetelerinin ‘devletlû’ olduklarını inkar etmeleri de artık mümkün değildir. Cizre, Nusaybin, Silvan, Varto, Şemdinli ve daha birçok yerde bebeklerden yaşlılara kadar önüne gelen Kürdü öldüren ve onları “terörist” ilan eden, Şırnak’ta Kürt gençlerini canlı canlı panzerlerin arkasında yuvarlayarak katleden, ölülere saygıyı tanımayan, Kürt savaşçıların mezarlarını dozerler ve bombalarla imha eden, Kürt toprağını yasaklarla cezaevine dönüştüren, dağını taşını bombalayan iktidarı, son katliama katkı yapmaktan alıkoyacak herhangi bir ahlaki engel kalmış mıdır?
Bu devlet nasıl yüce olabiliyor? Bu devlet nasıl merhametli olabiliyor?
TC devleti ilk önce kendi çeteleriyle, katliamlarıyla yüzleşmelidir.
AKP hükümeti IŞİD’in Suriye kolunu Çeçenlere kurdurttu. Yıllardır İstanbul da yaşayan Ömer Çeçen’i IŞİD’in başına getirildi. Türkiye-Katar- Suudi Arabistan IŞİD’in finansman, askeri ve lojistiğini üstlendi.
IŞİD’in askeri eğitimlerini AKP’nin kontrgerilla örgütü olarak bilinen ve merkezi Beylikdüzü’ nde bulunan SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlığı) yapıyor.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden IŞİD’ e katılan çeteciler de Türkiye üzerinden Suriye ve Rojava’ya gönderiliyor. Bu organizasyonu da MİT üstlenmiş durumda. MİT korumasında Hatay, Adana, Ceylanpınar, Kilis gibi merkezlere toplanan çeteciler sınırdan savaş bölgelerine yollanıyor. AKP hükümeti IŞİD’e İHH aracılığıyla tırlarla silah yolladı. Bu sevkiyat mitin denetiminde gerçekleşti. Kamuoyuna yansıyan bir ses kaydında Mit Müsteşarı Hakan Fidan çetelere nasıl silah ve mühimmat akışının sağlandığını şu sözlerle itiraf ediyor: “2 bine yakın tır malzeme biz gönderdik oraya.”
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler 25 000 militanın daha silahlandırılıp, gerekli silah ve mühimmatın, Kürtler’e karşı savaşan örgütlere ulaştırılmasını, ABD ve Rusya’nın Kürtlere olan sdesteğinin de kesilmesi gerektiğini açıkça ifade etmeye başladı.
Tırlarla Suriye’ye insani yardım değil, silah taşındığı uluslararası belgelere de girdi. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre; 2013 Haziran ayın da Türkiye den Suriye’ye 9303 kodlu silah cinsinden 3,6 ton, Temmuz ayında 4,4 ton, Eylül ayında ise 29 ton,Mayıs 2014 37 ton, Ekim 2014 46 ton, Şubat 2015 82 ton.. silah yollanmış.
Birleşmiş Milletlerin verilerini Türkiye İstatistik Kurumu da doğruluyor. Kurum 2013 Ekim ayına kadar Türkiye’den Suriye’ye silah gönderildiğini, 93 numaralı kodla da kayıt altına almış.” Daha sonrakiler ise devlet sırı olarak bile kayt edilmemiş!!!
AKP’nin ve bazı devlet görevlilerinin IŞİD ile olan ilişkilerini Tırları durdurup işlem yapan ve şimdi cezaevinde olan savcıların mahkemedeki ifadeleri de doğruluyor.
TSK’yı oluşturan bütün çeteler, Suudi Arabistan ve Katar’ın finanse ettiği, Türk devletinin ise birebir koordine ettiği Irak Şam İslam Devleti-IŞİD ve diğer AL Kaida fraksiyonlarını, Kürtler’e karşı savaşmakta kullanıyorlar!
Bu şekilde son olarak Ankara katliamını yapan Cihatçıların MİT’in İŞİD örgütlenmesi olan ve takma adları ‘Dokumacılar’ olan bu çetelerce yapıldığı ortaya çıktı. Dokumacılar denilen teşkilat İŞİD adı altında maskelenmiş bir MİT örgütlenmesidir. Kobane savaşı döneminde 2600 kişiden oluşan bu çetelerin ilk görevleri,TC ile Raka arasında bulunan Tel Abyad’ı korumak ve Türkiye’den İŞİD merkezine yapılan ticaret ve silah akışını güvenlik altına almak idi.. YPG savaşı kazanınca, az bir kayıpla, çoğu MİT tarafından TC tarafına alınıp yeniden örgütlendirildiler…Dokumacılar denilen bu çeteler, bir dönem JİTEM tarafından Kürtlere karşı yönetilen Hizbullah benzeri örgütlenmiş ve Türk ordusu ile koordineli çalışıyor.
TC adına İŞİD maskesi altında cihatçıları Kürtler’e karşı yöneten MİT elemanı Mustafa Dokumacı Türk İŞİD’i denilen örgütlenmeyi Jandarma yardımı ile yapıyor. Diğer yandan AKP, Sedat Peker benzeri eski Jitemcilere tekrar görev verdi. Daha önce bunların çoğu Hizbullah örgütü diye de tanıtılıp halk kandırılıyordu!
Türk uçaklarının robotvari bir şekilde, İŞİD eylemcileri ile ortak tek bir kumandayla her katliam paralel olarak Kürtleri bombalaması tesadüf değildir! Türk hava kuvvetlerinin, İŞİD eylemlerine paralel olarak otomatikmen havalanıp Kürt yerleşim birimlerini bombalaması ortak bir kumanda merkezinin varlığına tekabül ediyor.
Son katliamlarla birlikte TSK’nin, İŞİD ve diğer Cihadist örgütlerle koordineli çalışmaları büyük oranda deşifre oldu.
Suruç katliamında tesadüf gibi görünen eylemlerin, kendiliğinden ve tesadüf olmadığı, aksine ortak bir koordine ile hareket ettikleri bugün ortadadır…
İŞİD adı altında canlı bombalar patlatılınca, TSK’nin Kürt köylerini bombalamaya başlaması var olan bir devlet planının uygulanmasıdır!
Çeteler, Susurluk, Ağar veya Çatlı ile bitmedi!
Türkiye’nin hala bir çete devleti olarak kaldığının en son ispatı, azıllı katil Sedat Peker,Trabzon ve Rize emniyeti eşliğinde 42 kişilik silahlı adamı ile AKP seçim mitingini yapması oldu! Sedat peker denilen mafya reisinin Trabzon ve Rize emniyetine emir verip AKP’nin başarılı çıkması için aktif faaliyet yürütmesi, İstihbarat ve emniyet güçleri ile ortak eylemler yapması, TC’nin çete devleti olarak kaldığının bariz bir örneği oldu! Mafya babaları Erdoğan’ı başkan olarak görmek istiyor:AKP’nin Erdoğan diktası için Sedat Peker mafya liderine, 3 ilin emniyetini tahsis ettiği ortaya çıktı. Böylece AKP ve Erdoğan’ın mafyadan medet umar hale geldiği belli oldu. Bu çete lideri, devletin esas sahibi olarak Rize’de, Erdoğan mitingi yaptı. Bütün Polisi emrine alarak alanı bariyerlerle kapattı. Herkesin üzerlerini arattırdı…
Erdoğan’ın AKP için yürüttüğü seçim kampanyasında olduğu gibi miting alanında sadece Türk bayraklarının açılmasına izin verildi.
AKP tarafından devr alınıp adına TC denilen çete devletinin bütün görevi, işlenen “cinayetlerin üstünü örtmektir. Bu organizasyonlar ve yaptıkları, AKP çetesinden Teşkilat-ı Mahsusa uzanan bir geleneğin ürünüdür…Görüldüğü gibi AKP iktidarı da her zamanki gibi, kontrollerindeki birkaç İŞİD tetikçisini öne sürerek katliamlarının üstünü kapatmak istiyor. AKP, Kontrgerilla,Tayyip Erdoğan-MİT ortak yapımı olan katliamlarda, sahtekârca bir şekilde, Suriye kaynaklı İŞİD maskesi takılıp işin içinden çıkılmaya çalışılıyor! Halbuki en basit örneği ile, MİT’in kontrolünde olan Türk İŞİD’nin yaklaşık 600 elemanı da Suriye’nin İdlib eyaletini işgal etmek için görevlendirmiş! Bunların katliamlar yapması için oradan buraya, veya başka yerlere nakli esas sorumluları gizleyemez! ‘Suriye’den geldiler! demekle suçun sorumluluğundan kurtulamazsınız… Görüldüğü gibi Ankara katliamı da diğer cinayetler gibi her yönüyle karanlıkta kalacak. Bütün faili meçhuller gibi karanlıkta kalmaya mahkumdur. Eğer Türkiye’de bir cinayet karanlıkta kalıyorsa bu cinayeti bizzat devletin kendisi işlemiştir. Türkiye’de devlet cinayetleri işler, gazeteleri havaya uçurur, yargı ve diğer kurumlar da bu cinayetlerin ortaya çıkarılmamasına çalışır. Perde görevi görür. Yargının ve diğer kurumların görevi budur. Bütün dünya da oynanan yargı oyunundan bir sonuç bekler.
AKP çetesinin kanlı seçim hazırlığı!
AKPçetesi, kana bulanmış oylarla mutlak hakimiyeti kaybetmemek için sonuna kadar direnme kararlılığında…! Oy için kitle katliamlarından medet uman AKP, İŞİD’en daha tehlikeli projelerini devreye sokmaktan çekinmiyor! Tarihin bir evresinde İttihat ve Terakki iktidar olmak için nasıl ki Teşkilât-ı Mahsusa’nın yöntemlerini kullanmış ise; bugün AKP aynı Teşkilât-ı Mahsusa yöntemlerini devreye sokarak yeniden iktidar olmak istiyor.
Katliamda mümkün olduğu kadar fazla can kabı yaratmak için sivil polis ve MİT’in yolları kapatıp kaçanlara biber gazı sıkması AKP’nin bu eylemde baş rolde olduğunu ispatlıyor!.
AKP çeteleri için, korkutulmuş sindirilmiş insanlardan gelecek oylar, insan canından daha değerlidir. Cenaze merasimlerini yeni tip bir seçim platformuna çeviren AKP, katliamlardan,ölümlerden, cenazelerden umut bekliyor…
Sevgi ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
———————————————————————-
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Irem haloglu
Ferdi koçkar
Yeliz seren
Vedat Konak
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Hasan Sirtan
M. Eskici
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
R. Adalı
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
FERDİ KADER
Erhan Vural
Necmi Derinsu
Ahmet Kaymaz
Aslan IŞIK
Nizamettin Duran
A. Demir
hasan kayısoğlu
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
İsmet Yelkenci
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Murat Bakır
O. Dem
Salih Aktaş
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
İrem Haloğlu
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali Serin, Gül Akın, esra Serin, Mehmet Y. Yıldıran.
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
Salih Söğütlü. H. Ali Erkan
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Ayten Karaman, Mehmet Azal
L. Uzan, Harun Tabaklı
Ertekin Sancak, mehmet değerli.
Kemal Güler, Zeynep Güler
B. Urak.
ADNAN Yörükoğlu
Ismail Duygu, Erdem Duygu, Aydın Üzel. S. Ali Kandarlı
Hasan Incedemir.
N. kayıkçı.
Bayram Akçak
İsmail Dilpek.
Kemal Uzunyayla, Mehmet Gölek, Necip Kaplan
Zeynep Olgun, Mustafa Gülay, Nuri gülay, Arzu Gülay
Mehmet Gülçiçek. Seher Gülçiçek.Mustafa E. Sırat.
Oktay Baykuş. Ezra Seren. Nuray Karaçay.Ali karaçay. Murat Karabel. Nedim Arslan. Haydar Erkin. Şenay Temel, Adnan Temel. M. Adil Oktan.
Yorum tarafından ENTEGRASYON KOMITESI ADINA: IREM HALOGLU — Ekim 16, 2015 @ 10:57 am