Ahmet Nesin's Blog

Aralık 25, 2014

ÇAKMA FEYLESOF EL TAYYİP ÜL BİN RECEP!..

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 7:59 am

ÇAKMA FEYLESOF EL TAYYİP ÜL BİN RECEP!..

Benim ilk Osmanlıcayı öğrenmem babamla başlar. Babamla Milliyet Gazetesi için söyleşi yapıyordum, Ali de bizi dinliyor, hatta aklıma gelmeyen 1-2 soru da soruyordu. Konu Aziz Nesin’in bugüne değin yaptığı işlerdi, konuşmadan anladım ki her yaptığı işi iyi yapmaya çalışmış, para kazanmak için yapmadığı iş kalmamış. Bu söyleşiyi “Yaz Babam Yaz” adlı kitabımdan olduğu gibi aktarıyorum:

– Başka neler yaptın?

– Muhasebecilik yaptım bir ara. Gazetede ilan gördüm, yazarlığımdan önce, bakkallığımdan da önce… Falan yerde, Fincancı yokuşu, Bakırcılar’a doğru giderken, o yokuşta, bir handa, trikotaj yapan, çorap fabrikası gibi bir fabrika. O fabrika muhasebeci arıyor. Ben de muhasebeciliğin m’sini bilmiyorum. Hemen gittim Bab-ı Ali’ye. Üç günde, gece gündüz demeden çalıştım, öğrendiğimi sandım ki, hayatta yapamayacağım bir iş olduğunu biliyordum. Bugün de sevmem hesap işlerini.

Gittim ve sınavı kazandım.

– Matematiğin kuvvetli olduğundan…

-Matematikle ilgisi yok, ilgisi var gibi geliyor. O yapılan muhasebenin matematikle ilgisi yoktur, yani benim anladığım matematikle ilgisi yoktur.

Kazandım sınavı, çalışmaya başladım. İlk gün gittim, adam oradan, “Defter-i Kebir’i verir misiniz” dedi. Şimdi ben defter-i kebir’in ne olduğunu biliyorum, okudum. Fakat defter-i kebir’in sözlük manası büyük defter demektir. Ben birden daldım, oradaki defterlerin en büyüğünü aldım, verdim. Adam, “Bu değil” dedi. Utandım, öğleden sonra gitmedim oraya. Çünkü yapamayacağım bir iş, sevmediğim bir iş. İnsanın sevmediği bir işi yapması ve sevmediği bir kadınla yaşaması dünyanın en zor işidir. Zor değil, olanaksızdır, bence.

Başzübük Erdoğan dün “Son derece zengin, bilim yapmaya, üretmeye son derece  müsait bir dilimiz varken bir gece yattık sabah kalktık, baktık ki o dil yok. Şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca ya da İngilizce, Almanca, Fransızca kelime ve kavramlara başvuracaksınız. Bu sorunlar devlet eliyle değil bilim insanları eliyle aşılacak sorunlardır.” diye buyurmuş.

Ne yalan söyleyeyim to me une kelam öğretenin quarante ané sklavini become yani. Osmanlıca bana bir Word söyleyenin de 2 misli kulu kölesi olurum. Osmanlıca bir dil olaydı Osmanlı döneminde anayasaya resmi dil olarak Türkçe yazılmazdı a bre ebleh biraderlerim. Hadi belahet (Aptallık) yapıp buna inanıyorsunuz da veledin (çocuk) çoğulu olan evlad (çocuklar) yerine evlatlar deyip çocuklarlar diyen başzübüğe mi inanıyorsunuz?

Osmanlıca diye bir dil var dı da halk niye Türkçe konuşuyordu a be biraderlerim yada brotherlarım. Siz önce İngilizcedeki fother’ın ve Fransızcadaki pere’in farsça peder’den, brother’ın da yine farsça biraderden geldiğini öğrenin sonra Osmanlıcayı çözersiniz.

Zaten Türkiye’de yüzlerce filozof sırada bekliyordu da eski Türkçe yazılmadığından ve konuşulmadığından yedeklenmişlerdi. Sonunda El Tayyip ül bin Recep geldi de kurtulduk. Sadece bir ufak sorun var, bu Erdoğan soyadı öztürkçe mi öztürkçe. Ama babamın defteri kebir gibi mot a mot çevrildiğinde de prematüre anlamına geliyor. İşimiz zor çakma feylesof, oldukça zor. Ne diyeyim biz de yattık, sabah bir kalktık ki evrakta sahtekarlıktan, kalpazanlıktan, dolandırıcılıktan sanık bir feylesof cumhurun başı olmuş, bunlar yetmiyor bir de başımıza feylesof kesilmiş.

 

 

Yorum Yapın »

Henüz yorum yapılmamış.

RSS feed for comments on this post. TrackBack URI

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: