BAŞKANLIK SİSTEMİNDE PARTİLER KAPATILMALI…
Yaşamımda ilk kez bir gazetenin genel yayın müdürü oldum. Gazeteciliğe 78 yılında başladığıma göre oldukça beklemişim bu keyifli görev için. Ama ne yazık ki bu keyifli görev sadece 1 gün sürecek. Yaptığımız iş esasında, basına ve Özgür Gündem’e yapılan baskıları protesto etmek ve özgür basını sahiplenmek. Öyle bir noktaya geldik ki esasında bunca yıllık mesleğimden utanır duruma geldim, sadece ben değil, benim kuşağımdan bisürü insan aynı durumda. Yeni gazetecileri okudukça ya da dinledikçe “Biz yıllarca ne yapmışız!” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz
Önceki gün Nagehan Alçı’nın bir yazısını okudum mesela, bu konuda eşim ve kimi arkadaşlarım mazoşist olduğumu söylese de okumak zorunda kalıyorum. Nagehan Alçı başkan mı, başbakan mı, cumhurbaşkanı mı, bitürlü anlayamadığımız Erdoğan’la dış gezisini anlatırken mutfağını merak etmiş ve incelemiş. Sonuç olarak şöyle demiş kasteci Alçı: “Öğrendiğim kadarıyla Tayyip Bey sabahları iyi bir kahvaltı ediyor. Mutlaka çorba içiyor, yanında peynirli, zeytinli Türk kahvaltısı yapıyor.” Anladınız değil mi, işin içine peynir ve zeytin girince o kahvaltı anında Türkleşiyor. Yaşamımım bir bölümünde İngiltere, İsviçre, İskoçya ve Fransa’da yaşadım. Bu insanlarla en çok sabah kahvaltılarında anlaşabiliyordum, kahvaltı sırasında hiç dil zorluğum olmuyordu. Nagehan Alçı’yı okuyunca çözdüm olayı, meğer onlar da Türk kahvaltısı yapıyormuş, beni rahatlatan oymuş meğer. Kasteci Alçı beni aydınlattı.
İşte aynı Alçı yıllarca Erdoğan’ın her dediğini onayladı. Nasıl olduğunu bilmediği, yazılı bir belge olmayan başkanlık sistemini savundu. Başkanlık sisteminde tek bildiğimiz Türk usulü olması. Yaşasın kasteci Alçı, onun önceki günkü yazısıyla türk usulü başkanlığı da öğrenmiş oldum. Türk usulü başkanlık zeytin ve peynirli olacak.
Esasında burada bir çelişki var, Türk başkanlık sistemi zeytinli olursa işin içine ister istemez barış da giriyor. O yüzden bu Türk kahvaltı sistemiyle Türk başkanlık sistemi bir daha düşünülmeli ve tartışılmalı. Televizyonlara çıkan herşeyden anlar aydınlarımız bunu en az 2 yıl daha tartışmalı, “Yeni Türk başkanlık sisteminde ilk 4 madde arasına zeytin konsun mu, konmasın mı?” Programlara karşılıklı 3’er kişi çağrılsın, onları zeytinciler ve peynirciler diye ayırsınlar.
Ben esasında ciddi bir yazardım da sanırım genel yayın müdürü olunca havaya girdim ve böyle saçmalamaya başladım. Oysa benim başkanlık sisteminde ciddi bir önerim var. Başkanlık sistemine geçtiğimizde partilerin kapatılması gerekiyor. Çünkü bu sistemde, daha doğrusu Türk başkanlık sisteminde partinin hiçbir önemi kalmıyor. Cumhurbaşkanı genelde ne yapar, seçimlerden sonra hükümetin istifasını ister, en çok oy alan partinin başkanını yanına çağırır ve yeni hükümet kurmasını ister. İyi de başkanlık sisteminde buna gerek yok ki, çünkü hükümet meclis dışından olacağı için seçim sonrası istifa edecek hükümet ve doğal olarak yeni kurulacak hükümet olmayacak ki!..
Böyle olunca şu yada bu parti neden birinci parti olmaya çalışsın yada bir seçim bildirgesi hazırlayıp bunu halka anlatsın ki? Halka anlattığın ve en çok oyu aldığında hükümet olamayacaksan bunca çabaya ne gerek var ki? O yüzden ben diyorum ki başkanlık sisteminde parti kapatılsın, boş yere oy vermek için zaman ve para harcamayalım. Nagehan Alçı’nın dediğine uyalım, sabahları zeytin ve peynir yiyelim, Türk olduğumuzu anlayıp “Padişahım çok yaşa…” diye bağıralım. Umarım bu yazımı Deniz Baykal okur, bu sistem tam ona göre çünkü, başbakan olmamak için seçime gitme sistemi…
Neyse yazımı bitirmek zorundayım, saat geç olmuş ve genel yayın müdürlüğüm bitmiş, hoşçakalın, umarım daha sık görüşürüz müdürsüz halimle…
Bir Cevap Yazın