KATİL ADAYINI KIŞKIRTMAYAYDIN TESLİM OL CAN DÜNDAR!..
Dünya tarihi sanırım bugünlerde yaşadığımız adalet sistemini henüz keşfetmedi. Ne yalan söyleyeyim, biz anlatamıyoruz, bırakın Avrupalıları, Kürtlere ve Türklere de anlatamıyoruz. Cumartesi ve Pazar günleri Berlin ve Köln’de söyleşim vardı, ben kendimce çok ciddi konuşma yaptığımı sanıyorum ama ben konuştukça gülüyorlar. Ne yalan söyleyeyim, bozuldum ama bozuntuya vermiyorum.
Darbe anlatıyorum gülüyorlar, Ahmet-Mehmet Altan’ın tutuklanma nedenini söylüyorum gülüyorlar, gözaltındayken zamanın içişleri bakanını kurtaran Hava Kuvvetleri Komutanını anlatıyorum gülüyorlar, “Ne gülüyorsunuz kardeşim, biz bunları yaşadık…” diyorum, daha çok gülüyorlar.
Biliyorsunuz hapisten çıktıktan sonra Can Dündar’a bir saldırı oldu. Katil adayı yakalandı, doğal olarak Can Dündar da şikayetçi oldu ve duruşması yapılacak. İşte komiklik burada başlıyor. Sevgili Can’a mahkemeden tebligat gelmiş, mahkemeye zorla getirilecekmiş. İlk okuduğumda yanlış yada ters okuduğumu sandım ama Can internetten “Bari davacı olarak tutuklamasalar beni…” diye yazınca bastım kahkahayı. O zaman anladım ki beni dinlerken durup dururken gülmüyorlarmış.
Şimdi bu kararı veren savcı yada mahkemeyi gözümün önüne getirdim, yine zoraki bir empati yapmaya çalışıyorum ve ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor:
Savcı: Hakim bey, bu davayı açan Can Dündar’ın mutlaka duruşmaya gelmesi gerekir.
Hakim: İyi de, neden?
Savcı: Efendim, şu fotoğraftaki katil adayının iyi haline ve masum bakışına bir bakın, ne kadar tahrik olmuş olmalı ki, bu vatan haini ajanı öldürmeye çalışmış.
Hakim: Zaten Dilek Dündar’ın pasaportuna neden el koyduk, katil adayının işine karıştığı için. Bıraksana kardeşim, Türkiye’nin kolluk ve bolluk kuvvetlerine işini. Sen halk olarak katilin işine karışamazsın, bu ülkede adalet var di mi ama!..
Savcı: Haklısınız efem, bakın şimdi adamı yargılayamıyoruz, işini bitirememiş. Hem Can Dündar tahrik etmiş adamı.
Hakim: Ben diyorum ki, Can Dündar’ı zorla getirtelim açtığı davaya.
Savcı: Zorla mı getirtelim, haklısınız, ben de böyle düşünüyordum zaten ama hukuka nasıl uydururuz diye düşünüyorum günlerdir.
Hakim: Bak ne yapacağız biliyor musun, Can Dündar’ı zorla getirtelim, şu fotoğraftaki, iyi halli ve masum bakışlı tahrik olmuş katil adayını tahrik ettirmekten sanık durumuna düşürelim.
Savcı: Nasıl yanı, katille Can Dündar’ı aynı davanın sanıkları mı yapacağız?
Hakim: Olur mu kardişim, siz hiç mi hukuk okumadınız, katil adayını tahrik olmaktan davacı yapacağız.
Savcı: Bakın bu dahiyane düşünce hiç aklıma gelmemişti hakim bey abi.
Hakim: Hatta Dilek Dündar’a da kolluk ve bolluk kuvvetlerinin işine karışmaktan dava açabiliriz.
İşte Türkiye’de hukuk böyle işliyor, ben bunu anlatıca da gülüyorlar. Ne gülüyorsunuz kardeşim, biz burada ciddi siyaset yapıyoruz. Şimdi bu olayı bu akşam Lozan Üniversite’sinde, 12’sinde de çağrıldığım İsviçre Sosyalist Partisi’nin bölge kongresinde anlatacağım. Bakalım onlar da gülecek mi!.. Hiç sanmam, adamlar ciddi, bizim gibi darbelere gülmüyorlar. Belki de hiç yaşamadıklarındandır. Sadece anlattıklarım “Aaaaaaaa” diyor, “Aaaaaa” demekten gülemiyorlar…
Bir Cevap Yazın