LİBERALLERLE ULUSALCILARIN ORTAK NOKTASI KORKAKLIK!..
Bugünün Türkiye’sine baktığımızda liberal ve ulusalcı kesimin iki ortak noktası var, birincisi her ikisi de hâlâ demokrat ve devrimci olduğunu söylüyor, diğeriyse ikisi de korkak. Korkaklık mantığı belki ağır gelebilir ama bana göre bunun yeterli nedenlerini sıralayabilirim.
Bugünün liberal yada ulusalcı kesimin liderlerine baktığımızda –ki buna MHP ve Ülkücü kesimi dahil etmiyorum- hemen hemen hepsinin geçmişlerinde solculuk, demokratlık, devrimcilik ve sosyalistlik olduğunu görüyoruz. Bu isimleri tek tek aldığımızda bilhassa 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde yargılanan kişiler olduklarını görüyoruz.
Bu kişilerin hemen hemen hepsi Marksist oldukları için, darbeye ve burjuvaziye göre anayasayı ihlal ettikleri, devleti yıkmaya çalıştıkları için yargılanıp, işkence görmüş ve hapis yatmışlar. Yukarıda söylediğim 12 darbelerinden yargılanan bu kişilerin bir ortak noktası daha var, o da ikisinin de bugün darbeci olması. Evet, bu iki grup ta darbeci ama değişik darbelerin yanında yer alıyor.
Liberal kesim AKP ve hükümetinin AB’ye girme çabaları döneminde AB’nin emriyle yapılan yasa değişikliklerini devrimcilik olarak yorumladı. Oysa bu değişiklikler kendi istemleri değildi, bu partinin programında böyle bişey yoktu, halka demokrasi adına hiçbişey söylememişti. Doğal olarak da bu sözde değişiklik hiçbir işe yaramadı ve akıl almaz tutuklanmalar başladı. ANAP dönemindeki Turgut Özal yönetimini de demokrat ilan etmişti bu ekip, Özal’ın darbenin başbakan yardımcısı olduğunu hep es geçtiler…
Kamuoyuna göre bu ekip aydınlardan oluşuyordu ve aydınlar ilk kez bir hükümeti destekliyordu. Bunun bitek açıklaması olabilirdi, o da yaşadıkları darbeler, işkenceler ve hapisler fazla gelmiş ama devrimcilik de kolay yabana atılacak bişey değildi, o zaman hâlâ devrimci olduklarını söyleyerek hükümeti ve hâlâ ateist olduklarını söyleyerek dincileri desteklediler.
Liberal grup kendilerine göre Kürtlerin isyanına da hak verdiler ama gerçek sosyalistlerden bir farkları vardı, o da onlar Kürtlerin haklarına devletin ve bugünkü hükümetin izin verdiği ölçüde olumlu baktı. Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Kürtlere ne kadar hak verirse o kadarı yeterdi.
Ulusal kesim de buna benzer şeyleri yaşadı, onlar da devrimciliklerini ve demokratlıklarını kaybetmek istemiyordu. Bunun için fazla düşünmelerine gerek yoktu, halkın Türkiye’de benimsediği en büyük devrimci Atatürk’tü, onlar da Atatürk’e sığındılar. O zaman yapmaları gereken bişey vardı, Türkiye’deki en büyük Atatürkçü gruba yanaşmaları gerekiyordu, o grup da askerdi. Şeriatçılar iktidara gelmişti ve sivil darbe gerçekleşiyordu, buna karşı gelmek demokratlıktı, bunun en kolay yolu askeri darbeydi ve iç içe yaşadılar.
Eski bir devrimci olarak Atatürkle demokrasiyi savunmak o kadar kolay değil, o zaman işbirliği alanınız genişliyor, bunun içine önce askerler, sonra Kemalist CHP’liler ve MHP giriyor. Sonuç komik yada trajikomik bir noktaya geldi, eski devrimci ulusalcılar Ülkücülerle birlikte miting yapmaya başladılar, ortak dergi çıkardılar. Onlar da işkenceye karşı çıkıyordu, o yüzden Ülkücülerin 12 Eylül’de gördükleri işkencelere çok üzüldüler ama Diyarbakır cezaevlerinde insanlıklarından çıkartılmaya çalışılan Kürtleri unuttular.
Bu konuyu yazma nedenim çok açık, halkın büyük çoğunluğu bu inanları hâlâ devrimci ve demokrat sanıyor. 2008 yılındanberi üçüncü bir grubun çıkması ve oluşması gerektiğini yazdım hep. Bu grup artık oluştu, Halkların Demokratik Kongresi’nde bir araya geldiler, demokrasi savaşımının beraber verilmesi gerektiğine inandılar ve partileşmeye gittiler. Kimse kendi partisini yada örgütünü kapatmadı, benim gibi bağımsızlar sorun yaşamadan bu demokrasi savaşımına destek verdi. En önemli özelliğimiz liberaller gibi Erdoğan’ın yada Gülen’in derin devletinden yada ulusalcılar gibi Kemalistlerin derin devletinden uzak duruyoruz.
Atatürk’e en fazla zararı Kemalistler veriyor
Yorum tarafından Nil Suna — Nisan 21, 2013 @ 5:30 am
Siz aynen müslümanlığı yok eden ve dejenere eden ve kendilerine göre yorumlayarak olmaması gerektiği halde ayrıcalıklı bir müslüman grubu oluşturanlara da islamiyeti yüceltiyor gözüilemi bakıyorsunuz?
Kemalizme en büyük zararı verdi dediğiniz kemalistler bakın 1950lı yıllardan beridir kimler tarafından katledilip bunu Türkiye Cumhuriyeti adına yaptık deniyor. Komünistleri yok ettiklerini beyan ederek. Lütfen kominizmi engelleme derneği faaliyetlerinizi başka saflarda icra edin efendim.
Yorum tarafından Hakan Dinler — Nisan 22, 2013 @ 3:17 pm
Bu, bugün (21 Nisan 2013) yazılmış bir yazı mı, anlayamadım. Yukarıda “Nisan 21, 2013” yazıyor, ancak “bugün” ile bir ilişkisini kuramadım.
“Bugün” yazılmış olsun, olmasın, şunları söyleyebilrim: Kategoriler belirsiz (muğlak), usamlamalar sığ. Başlıkta, Liberaller ile Ulusalcıların ortak noktasının “korkaklık” olduğu söyleniyor, ancak başka ortak noktalar da “saptanmış”. En önemli ortak nokta, herhalde, Halkların Demokratik Kongresi oluşumunun karşısında yer almaları. Hatta siz, sanki, bu üçüncü grubu “tarihsel bir sentez” gibi sunuyorsunuz. Anlaşılan bu sentez başarıya ulaştığında, Liberaller ve Ulusalcılar bertaraf edilmiş olacaklar… Ne diyeyim, hayırlısı olsun.
Yorum tarafından Mert Atakan — Nisan 21, 2013 @ 12:03 pm
azinlik haklari bu cografyanin yüzyillardir süregelen sorunu.. bundan sadece etnik azinligin anlasilmasi kadar, bunun da yasalarla ve anayasa ile degistirilebilecek olmasi gercekci degil.. uzun sacli erkegin anadoluda dayak yeme ihtimali, mini etekli kadinin güneydoguda taciz edilme ihtimali, opera dinleyenle alay edilmesi vs.. tüm cografyaya hakim olan bir sosyolojik durum bu.. kendisi gibi olmayani normal degil diye niteleme.. aile de tek kisinin sözü gecer, baba 10 yasinda kizin basini kapatir, cocuk sort yerine salvar giyer, aile ogluna kiz ister, kiz babasi kizi verir.. kisacasi farkli düsünceye, farkli zevklere, farkli görüntüye tahammülsüz bir toplum.. orta anadoludan, uzak doguya kadar asagi yukari aynidir.. farkliliklarin bir arada harmoni olusturamadigi bir toplumuz.. sanattan örnek verirsek; dogu müzikleri o yüzden tek seslidir.. 30 tane baglamada koysaniz ayni melodiyi calar.. melodi ve ritm farkli estrümanlarla bile calinsa tek seslilikten kurtarmaz onu.. cok sesli müzigin gürültü oldugu düsünülmüstür, yapmaya calisanlar da gercekten gürültü yapmislardir.. tek sesli müzik, tek reisli ev, tek adam partileri, patron firmalari.. hayatimizin hangi alanina bakarsaniz bakin bunu görürsünüz.. bu yüzden sadece bireysel basarilar görebiliriz ama bunlar siyasi hareketlere, sanat akimlarina, düsünce gruplarina dönüsemez.. bunlari birarada tutan seyler ortak cikar birlikteligi veya ortak düsmandir..
bu yüzden icinde yasadigimiz olaylari ve siyasi sürecleri, sosyalizm, demokrasi vb kelimelerle aciklamak bana gercekten cok sacma geliyor.. sosyal insan olmayi beceremeyince nasil sosyalist olunur? 4 kadinla evliligi savunanlarla nasil demokrasi konusulur? gece gündüz konusulanlar bunlarin hicbirine cözüm olmayacak ve bu zihniyeti isvec e de koysaniz etrafina uygulayamadigi mahalle baskisini ev baskisi olarak kullanacaktir.. azinlik sorunlarina bu sekilde baktigimizda gecen yaz yasadiginiz slip mayo problemini de daha iyi anlayabiliriz…
Yorum tarafından ali — Nisan 23, 2013 @ 6:28 pm
sürekli eleştiriyorsunuz cumhuriyet rejimini,kemalizmi ama illa ki birgün gelecek -ki o gün yakın bir gelecek- tükürdüğünüzü yalamak zorunda kalacaksınız. babuşçu nun dediği gibi eleştirdiğiniz,küçümsediğiniz insanlarla aynı şeyi savunacaksınız. bence bunun olmasına izin vermeyin ve bir daha yazı yazmayın. komikleşiyorsunuz günden güne.
Yorum tarafından cemgil — Mayıs 2, 2013 @ 11:49 am
Bacım takip edip okuma. Eleştiri madem zoruna gidiyor. Herke Atatürkçü olmak zorunda mı? Bilimde kural her şey eleştirilip yanlışlanabilir. Dincilerden farkınız ne. Onlar da din eleştirilemez diyor. Yıldık ulusalcıdan da liberalden de…
Yorum tarafından nil turkmen (@marekalimero) — Mayıs 14, 2013 @ 4:59 pm