Ahmet Nesin's Blog

Eylül 15, 2015

ERTUĞRUL KÜRKÇÜ’NÜN SAMANLIĞINDA, APO’NUN HÜCRESİNDEYİM…

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 7:56 am

ERTUĞRUL KÜRKÇÜ’NÜN SAMANLIĞINDA, APO’NUN HÜCRESİNDEYİM…

Önceki yazımda da söylemiştim ya, bugünlerde yazı yazmakta zorlanıyorum diye, her yazı bana yeni bir cinayet fotoğrafı gibi gelmeye başladı. Sadece ben mi, eşim Hilal de sabah akşam ölüm haberleriyle irkiliyor, çocuklarımız da tedirgin, bizi tek mutlu eden umudumuz, hiç kaybolmuyor.

Pazar günü Barış Platformu’nun basın toplantısına gittim. Galatasaray Lisesi’ne doğru yürüyoruz 3 arkadaş, uzaktan 2 toma gözüktü hemen. 100’e yakın da polis vardı bizi bekleyen. O kadar deneyim sahibi olmuşuz ki artık, saldırı olup olmayacağını hissedebiliyoruz. Basın açıklaması yapılırken Antalya Milletvekili Saruhan Oluç’la gözgöze geldik. Bütün bu karmaşalara karşın her zaman gülümseriz birbirimize. Ama Saruhan’la ilk kez gülümseyemedik, ikimizin de “Birazdan bişeyler olacak…” bakışı vardı.

3-4 arkadaşımız konuştu ve basın toplantısının bittiği açıklandı. Herkes dağılmaya hazır ve Erdoğan’ın hırsızlığı üzerine slogan atılmaya başlandı. Sen misin hırsızlık üzerine slogan atan, emniyet müdürlerinden biri hemen emri verdi, “Kasklar giyilecek, tomalar su fışkırtacak, gaz bombaları atılacak…

Herkes birbirine “Panik yok, geç, geç…” diye bağırdı. Biz arkaya doğru yürümeye başladık, polis tomaların önünde hiza veriyor “Gel, gel…” diyerek. Ve olan oldu, barışa karşı hırsızlığı savunanlar atışa başladılar. Haberini aldım sonradan, Saruhan’a 3 fişek isabet etmiş.

İşte o an gözümün önüne öldürülmekten samanlığa saklanarak kurtulan Ertuğrul Kürkçü geldi. O nasıl bir inançtır ki, öyle bir durumdan çıkıp, en yakın mücadele arkadaşlarını kaybedip ve onca yıl hapis yatıp hâlâ dimdik ayakta mücadele vermek. Gözümün önüne Mersin adayıyken çocuklarla koşması geldi, sanırım bizi güzel yapan buydu ve basın toplantısında gülümseyemediğim Saruhan yoldaşıma gülümsedim.

Sonra o acı içindeyken gülümsedim diye utandım kendimden ama tam o sırada Abdullah Öcalan’la empati kurdum. Bir inanç uğruna bunca ölümden geçip, her yanı beyazlamış son fotoğraflardan biri geldi gözümün önüne, o gülümseyen fotoğrafı. Ona da gülümsedim ama son aylarda tecritte olduğunu düşünüp yine utandım.

Gülümsemekle utanç arasında gidip gelirken 77’de katledilen 1 Mayıs yoldaşlarımıza türkü yapan Ruhi Su geldi gözümün önüne. Hep gülümseyen bir suratı vardı Ruhi amcanın, ona da gülümsedim. Onlarca kez tutuklanan babama, Nazım Hikmet’e, Kemal Tahir’e, Orhan Kemal’e, Rıfat Ilgaz’a, Fethi Naci’ye gülümsedim.

Dimdik idama giden yoldaşlarıma gülümsedim, 70 yaşında savaşan Behice Boran’a gülümsedim, Deniz Gezmişleri kurtarmak için ölen Mahir Çayan’a gülümsedim. 80’inde hâlâ bizimle devrimi tartışan Mihri Belli’ye, 100’üne merdiven dayayıp da yılmadan bize mesaj gönderen Vedat Türkali’ye gülümsedim. Sinemaya gülümsedim Yılmaz Güney’le Fatoş Güney hâlâ bizim yanımızdayken…

O kadar çok gülümsedim ki oğlum garip garip bakmaya başladı. Ben de neden gülümsediğimi anlasın diye bu yazıyı yazmaya karar verdim. Barışa gülümsemeye devam edeceğim ölene dek…

Eylül 12, 2015

ZIRDELİYE RAZIYIM KAPATIN ŞU CUMDELİYİ!..

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 10:54 am

ZIRDELİYE RAZIYIM KAPATIN ŞU CUMDELİYİ!..

Biliyorum, en çok yazı yazmam gereken dönem ama olmuyor, yapamıyorum, o fotoğraflara baktıkça elim ayağım boşanıyor. Kahramanmaraş katliamı geliyor usuma, gazetede nöbetçi kalıp sabaha kadar ajanslardan gelen fotoları inceleyip, vahşi, az vahşi diye ayırdığım saatler. Bakmayın hepimizin internetten baktığına, arka arkaya yüzlerce gelince tarifi olanaksız bir duruma düşüyorsunuz.

Terörist dedikleri 6 aylık çocuklar var, kanlar içinde, sarılmaya kıyamazsınız ama ülkede faşizm var. Çok kızgınım, aydınlara kızgınım, yazarlara kızgınım, ben 2009’larda “Bu adam sivil darbe yaptı, haberiniz olsun…” derken benimle dalga geçenlere kızgınım. Neyse ki bütün yazılarım duruyor kitap halinde. O dönemde bu cumdeliye demokrat diyenler, bugün siz de kızgınsınız biliyorum ama ona bu güveni verenlersiniz.

Bu ülke çok iç savaş gördü ama 2 kişi yüzünden savaşı ilk kez yaşıyor. O 2 kişiden biri Devlet Bahçeli. 200 yıl yaşasa iktidara gelemeyecek ama parti başkanlığını da bırakmayacak biri bu adam. Bahçeli bu işin başsorumlusu, nefret ettiğim bu adam HDP’nin dışarıdan destekli CHP koalisyonuna evet deseydi damda uyuyan anne yaşıyordu, bebekler ölmemiş olacaktı, 32 gencimiz bombayla parçalanmayacaktı.

Kimse bana Erdoğan hükümeti vermezdi demesin, Bahçeli o tavrı koysaydı, bugün ama geçici ama koalisyon hükümet kurulmuştu. Ama 12 Eylül darbesini alkışlayan, arabasının bagajında 2 makinalı tüfek yakalanan ama bundan dolayı yargılanmayan adamdan ne beklersiniz ki?

Belki bazılarına şaka gibi geliyor ama ülkeyi şu anda bir deli yönetiyor. Gıdım aklı olanın yapacağı işler değil bunlar. Esasında korkudan kaçacak delik arayan biri tarafından yönetiliyoruz. Bu cumdeli heran, hepimizi öldürtebilir, yaktırabilir.

Çatıda uyuyan anneyi, öldüren de bu, minnacık çocuğu da. Suçlarını tahmin edebiliyorum, uyurken kıpırdamıştır, kıpırdarsan tehlike var demektir, terörist olmanın baş unsuru uykusunda dönmektir. Çocuk kendisiyle oynansın diye elini ayağını oynatmış olabilir ve sen ödün bokuna karıştığından o kıpırdanmayı saldırı sanıp bebeği öldürtensin.

Şaka değil bunlar, öldürülenler arasında 60 yaşında bir adam da var, minnacık bebek de. Bu zırdeli işi bile değil, cumdeli işi. Bunu yaşamadan anlayamazsınız, 12 Mart darbesinde evler böyle basılıyordu. Bizim ev basıldığında polisler hariç 1 cemse asker gelip evin etrafını sarmış. Aziz Nesin kaçacak yada onlarla çatışacak diye yapılmış bu. Sonra sabah uyanırsınız, babanız yoktur, sokağa çıktığınızda herkes size düşman gibi bakmaya başlar, çünkü onlara göre siz bir hainin çocuğusunuzdur. Ben o savaşa başladığımda çok küçüktüm, cemse geldiğinde de 13 yaşındaydım. O sorgu dolu bakışları yıllarca seyrettim.

Faşizm böyle bişey, bunu yapmak için cumdeli olmanız gerekiyor, raporu var mıdır bilemiyorum ama kendi gölgenizden korkar hale gelirsiniz. Kedi gibi olur korkaklığınız, refleks korkaklığı denir adına. Korktukça saldırır, canavarlaşır, sonunda sapıtırsınız. Etrafınızda 1 kişi kalmaz. Öldürttükleriniz rüyalarınıza girer, karabasanlar görmeye başlarsınız. Ve öyle bir noktaya gelirsin ki, karın osursa bomba sanar altına sıçarsın…

Eylül 7, 2015

KIYIYA VURAN ÇOCUK VE DİĞERLERİ!..

Filed under: Uncategorized — ahmetnesin @ 7:33 am

kamerayi-silah-sanan-suriyeli-kucuk-kiz-hudea_923358_37-1427978481[1] 1686_1[1] ceylan-onkol_0[1] child[1] israel011[1] kamerayi-silah-sanan-suriyeli-kucuk-kiz-hudea_923358_37-1427978481[1]

 

 

 

cizre_de_vurulan_cocugun_sahile_vuran_cocugumuzdan_bir_farki_var_mi_h53980_b6403[1]

KIYIYA VURAN ÇOCUK VE DİĞERLERİ!..

 

Bunlardan kimi Kürt, kimi Filistinli, kimi Suriyeli. Anlayacağınız alayı Orta-Doğu’da yaşıyor. 2 gündür kıyıya vurmuş bir çocuğun fotoğrafına bakıp bakıp ağlıyoruz. İnsan olan herkes ağlar bu fotoğrafa, hatta insana benzerler de ağlamaya başlamış. Köşe yazılarına baktım, herkes duygusal, herkes salya sümük olmuş. Cumhurbaşkanı Receipt Tie if Air do gun da bu fotoğrafı görünce yıkıldığını söylemiş.

Sadece Cumhurbaşkanı Receipt Tie if Air do gun’a değil sözüm, bu fotoğrafı face’de, twitter’da yada sitelerinde yayınlayıp ağıt yakan herkese. O çocukla beraber bu fotoğraflara da bakın, bunlara üzülmediyseniz, yayınlamadıysanız, ağıt yakmadıysanız, bu kıyıya vurmuş çocuğa boşuna üzülmeyin. O zaman gidin oyunuzu bu cinayetleri işleyenlere, işletenlere verin. Yada susun.

Bu çocuklardan birincisi ölmedi ama kamerayı silah sandığından teslim olmuş durumda. Adı Hüda, yaşıyor mu bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, çünkü ilk Diyarbakır Kitap Fuarı’nda 5 yaşındaki bir çocuk bana jeneratörün tank olduğunu sanmıştı. Çünkü bu çocuklar savaşla büyüyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.