THY’DE KUR’AN-I KERİM KARMAŞASI!..
Sanırım uçak hikayem bitmiyor, ilk uçuşumu anımsamıyorum, annem ve babamla Ankara’ya gitmişiz. Yıllar sonra 12 Mart 1971 darbesiyle beraber uçmaya başladım. Okulda gördüğüm faşist baskılardan sonra 14 yaşımda İngiltere’ye okumaya gittim ve yıllarca gidip gelmelerimle sık sık uçmaya başladım. Yıllardır Paris’te yaşadığımdan dolayı, fuarları ve başka söyleşileri yada eylemleri sayarsam yılda 20-30 kez uçuyorum.
Geçen yıl yine TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’na gideceğim, gece bindim uçağa. Yanımda çarşaflı bir kadınla kocası var. Uçak havalandı ve biraz sonra servis başladı, ben de rakımı söyledim. Rakıyla su birleşir birleşmez, yani bardağım beyazlaşınca adam ayağa fırladı ve “Beni kaldırın buradan, bunun kokusuna tahammül edemem, hemen kusarım…” diye bağırmaya başladı. Neyse ki boş yer varmış, hostes geldi ve adamla çarşaflı karısını kaldırdı yanımdan. Uçakta boş yer olmasaydı neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Önceki gün tam da 3 gündür yazdıklarımla ilgili bir haber okudum. THY yeni aldığı uçakta müzik, film ve TV programları sistemine bir de Kur’an-ı Kerim’in arapça ve türkçe mealini yüklemiş. Yani uçarken istediğiniz an kulaklığınızı takıp Kur’an’ı dinleyebilirsiniz!.. Nasıl bir sistem bilmiyorum ama Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı kayıt ve istediğiniz sureyi dinleyebiliyorsunuz.
Türbanlı bir kızı, müthiş bir makyajla ve dapdaracık elbiseyle, manken yürüyüşüyle kıvırta kıvırta yürüterek Türkiye’nin en iyi giyinen 2 Kraliçesi seçiyorsanız, 11 yaşındaki çocukları umreye götürüyorsanız ve bunu Milli Eğitim Müdürlüklerine bildirmişseniz, havaalanında üstünüzün aranması için gerektiği kadar soyunmuyorsanız ve türban size bir ayrıcalık veriyorsa, trafik polisine alkol içip içmediğiniz konusunda üfletmiyorsanz, gayet doğaldır ki uçakta da Kur’an-ı Kerim dinletirsiniz. Hatta bence Türkçe mealine hiç gerek yoktu, büyük olasılıkla bilmedikleri ve anlamadıkları arapçasını tercih ederdi bizimkiler.
İster benimle empati yapın, ister Kur’an’ı dinlemek isteyenle, bu sizin inisiyatifinize kalmış bişey ama yukarıda yazdığım Diyarbakır uçuşumu Amerika’ya yaptığımı düşünün, yani 10-12 saat uçacağım ve canım içmek istedi, tam ben içkimi yudumlarken yanımdaki adam yada kadın Kur’an dinlemeye başladı. Benim için sorun yok, ateistler için Kur’an yada ezan esnasında içki içilmez diye bir kural yok. Hıristiyanlar için de yok, yanınızdaki yabancı da olabilir. Yada kendisine göre medeni ve large giyinmiş bir genç kız da olabilir. Bence kıyamet kopar. Kur’an’ı dinleyen kişi kendi inancı gereği yanındakini ya içmemesi yada örtünmesi konusunda uyarmak zorunda.
Şimdi ben ileri demokrasi adına yada eşitlik adına o insana yani isteklerine uymak zorunda mıyım? İnanmadığım bişey adına bunu neden yapmak zorundayım yada o tavizi neden ben vereceğim de o vermeyecek? Benim o insana “Aman efendim ne demek ben rahatsız olmam, içkimi de içerim, örtünmem de, siz sabaha kadar Kur’an dinleyin…” dersem ne olur acaba?
En iyisi ben empati kurayım, kimle mi, gayet tabii ki “Üniversitelerde türbana evet” diyenlerle. Mesela böyle bir uzun yolculukta Ahmet Altan, Hasan Cemal, Murat Belge, Ufuk Uras, Cengiz Çandar ve Oral Çalışlar olsun, hepsinin yanına böyle biri düşsün. Ne yaparlar acaba, hepsi de benden daha demokrat, daha sosyalist, daha ateistler ya, gerçekten ne yaparlar. Bu öyle bir durum ki Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yer alıp Fetullah Gülen’e kafa tutamazlar yada tersini yapamazlar. Taviz verirler mi dersiniz. Bence değişik bir yol izlerler, THY yerine PAN – AM’la uçarlar, daha mı pahalı, onu da koyver gitsin…Demokratlık parayla mı ölçülür sanki!.. Peahhhhhhhhhhhh….
ahmet altan, kücükken saraptan anlamadigi icin kendisini kücümseyen babasinin arkadaslarini anlatir..
hasan cemal, kolanin icindeki maddelerden dolayi günah oldugunu söyler..
murat belge, alkolun atatürk tarafindan baskici yöntemlerle postal icinde yurda girdirildigini söyler.. inönü nün cebinde yurda sokulan cayin yasaklanmasini da tartismaya acmak lazim der.
ufuk uras önce iskandinav firma SAS in menüsüne bakar.. ordan yorumla parayla satilmali ucak ta alkol der.. ne dedigini kimse anlamaz.. fiyatlar soruldugunda yetmez ama evet der..
cengiz candar, kuzey irlanda ozgurluk modeliyle ilgili yazilara bakar.. örnek bulamaz.. özal in basarilarini yazar tekrar..
oral calislar ise THY nin dergisinde yazmaya baslar.. aydinlik, cumhuriyet, radikal derken cagi tekrar yakalar..
Yorum tarafından demokrasi.. — Ocak 12, 2012 @ 9:23 am
Örgütlü dinler arasında çok da fark yok. Bana batıdaki otel odalarına İncil konması da saldırganca bir tutum olarak gözüküyor. Ancak bir başka olur doğu kültürünün bağnazlığı, bakalım daha neler göreceğiz. Atalarımızın haraç vermekten kurtulmak için geçmek zorunda kaldığı Arap dini, bakalım bize daha neler getirecek.
Yorum tarafından gucbilgidir — Ocak 24, 2012 @ 7:41 pm
Tabii bütün hayat ateistlere göre düzenlenmeli,siz içebilirsiniz hatta kokain çekebilirsiniz ama bir müslüman Kutsalını icra edemez , hristiyan a otel odasında incil okumak yasak olmalı size göre. Odun dinli Süs kabağı kafalı ateistler sizi .
Yorum tarafından Yucel Başaran — Ocak 28, 2012 @ 8:13 pm
Hakaret ve öfke duygularının altında yatan şey, korkudur. Gerçeğin korkusu. Müslümanlığı kabul etmediği için yüz binden fazla Türkmen akrabamızın katledildiği bir tarihten söz ediyoruz. Ben ateist değilim, bence yaratıcı var ve bizim bu şekilde önce farklı dinlerle ve kültürlerle birbirimize düşüp daha sonra bir şekilde ortak doğrulara ulaşmamızı bekliyor.
Yorum tarafından gucbilgidir — Ocak 29, 2012 @ 10:18 am
Müslüman kimseden korkmaz(Allahtan başka) akıl yoksunu insancık bunu kafana iyice sok.Eğer korksaydı müslümanlar haçlı saldırılarında topyekün din değiştirirlerdi. Ama sizin bilim dini her yirmi yılda bir değiştiği için sizlerde çağa ayak uydurduğunuzu zannediyorsunuz tıpkı bukalemun gibi. Irkçılık dini ikinci dininiz ama 200 yıldır insanlığın başında bela olduğunun farkında bile değilsiniz. her başarısızlığınızı bir ırka yıkma eğilimindesiniz . Oysa bizim dinimiz islam diğer tahrif olmuş dinlere hiç benzemez. 14 asırdır aynı çağrıyı yapar “Allaha kul olunuz Yeryüzüne adalet dağıtınız.” adalet dağıtılırkende insanların dinine bakılmaz. siz birkaç ırkdaşınız için tüm yeryüzünü yakmaya meyilli bir inanca sahipsiniz.
Yorum tarafından Yucel Başaran — Ocak 29, 2012 @ 7:50 pm
Hakaretleriniz arasında aradım, bahsettiğim katliamlar ile ilgili bir cevap vermemişsiniz. Buna da muhtemelen cevap vermeyeceksiniz : Muhammed, Kureyşli Paganları ikna etmek için Pagan tanrıları ile ilgili “Lat’ı, Uzza’yı ve… üçüncü olan Menat’ı gördünüz mü? İşte bunlar, yüce turnalardır… Şefaatleri de elbette ki umulur.” diye bir ayet söylemiş, daha sonra Müslümanlardan gelen tepki üzerine bu sözleri şeytanın söylettiğini söylemiştir. Bunu İslam alimleri de doğruluyor. Bunu tüm dinler yapmıştır. Dinlere dikkat ederseniz, hep zor durum içerisinde bulunan bir kavmi kurtaran kişiler tarafından yayılmıştır. Muhammed de şüphesiz bunlardan biriydi. Çok zeki ve etkili bir insandı. Ekonomik ve siyasi olarak diğer kültürlerin baskısında olan kavmini kurtardı. Benim kabul etmediğim nokta, kavmini kurtaran kişilerden bazılarının bu şeref ile yetinmeyip, “Ben Tanrı ile konuştum, size şunları iletmemi istedi” demesidir. Bu düşüncelerini felsefi düşünceler olarak açıklasalar daha iyi olurdu. Çünkü “Tek doğrular bunlardır, harfine itiraz edilmeyecek” dendiği zaman taassup başlıyor.
Bu arada İslam dinindeki ahlak ile ilgili öğretilerin çoğuna hiç bir itirazım yok. Ortaçağ Avrupa’sının pislikten kırılırken bu öğretiyi benimseyen İslam coğrafyasının insanlığa daha yakışır şekilde yaşadığı doğrudur. Bu şekilde kendi iç dünyasına yönelik, huzuru sağlamaya yönelik yaşayan müslümanları da severim. Karşı çıkacağım nokta, herhangi bir öğretiyi dayatma noktalarıdır.
Bu arada Ahmet Bey’den makalesini işgal ettiğim için özür dilerim. Bu son yazım olacak. Cevabınızda yine hakaret etmekte serbestsiniz.
Yorum tarafından gucbilgidir — Ocak 30, 2012 @ 9:33 am
Bakın okuduğunuzu anlamaktan acizsiniz, çünkü 14 asırlık mesajı okumuşsunuz ama iyice analiz edememişsiniz. Felsefi duruşlar zamanla değişir ama vahiy gerçeği insanoğlu varoldukça değişmez ve her çağa deva önerisidir, tıpkı bugünkü çağda yükselen değerin İslam olması gibi. Lütfen islam hakkındaki yazdığınız o bilgiyi gidip sizin gibi pagan olan salman Rüşti taraftarlarıyla konuşun biz bunlara gülüp geçiyoruz. Ayrıca müslümanların birçok reddiye yazdığı bir konuyu burada tartışmayı lüzumsuz görüyorum Googleden arayın salman rüştiye reddiyeleri bulursunuz .Sizede Pagan dediğim için lütfen kızmayın, çünkü mekkenin müşrikleride(paganları) sizin gibi Allaha inanıyorlardı . birtek ve hükümran olan Allah cc dışında inanılan herşey puttur inancımızda, sizde bilime inandığınız için sizin putunuzda bilimdir .
Yorum tarafından Yucel Başaran — Ocak 30, 2012 @ 11:57 am
Sahi siz hangi şeyi problem olarak görmedinizki Ahmet nesin, müskirat ve çıplaklıktan başka,
izah ederseniz sevinirim . Utanıyorum dedenizin bir hemşehrisi olarak sizin gibi boş lakırtılı adamlardan.
Yorum tarafından Yucel Başaran — Ocak 28, 2012 @ 8:16 pm
Ah Aziz Nesin Ahhhh! Enerjini erken bitirdi bu %90lık ittifak.
10 yalancı ve no.15- İttifak Delili
Ittifak delili: On tane yalancı, arka arkaya gelip bize evimizin yandığını söylese, bu adamların hayatta bir defa dahi doğru söylediklerini duymamış olmamıza rağmen, “ihtimal” der onlara inanırız. Zira ortada bir ittifak hâdisesi var. Hâlbuki bahsini ettiğimiz ittifak, binlerce peygamber, yüz binlerce evliyâ ve milyonlarca da inanan insan arasında meydana gelmiş bir ittifaktır. Muhtelif zamanlarda ve ayrı ayrı mekânlarda yaşamış bu insanların ittifak ettiği en birinci nokta, “Allah vardır.” hakikatidir. On yalancının bir yalan üzerindeki ittifakına ehemmiyet verildiği hâlde, milyonlarca, hem de hayatlarında bir kere dahi yalan söyledikleri duyulmamış nebiler ve velilerin bu çaptaki ittifakına inanmayan insan nasıl insan olabilir? Ve ona nasıl akıllı denebilir..?(terbiyesiz)
10 Aptal Yalancı?: Dünyanın tepsi şeklinde olduğuna inanıyordu tüm insanlık ittifakı, fazla uzağa gidersen düşersin diye düşünülüyordu, bir kaç yalancı dünya yuvarlaktır dedi, inanmadı kimse, kestiler onları. Sonra birkaç tane daha çıktı, onları da doğradılar. Sonra, bir yalancı gemiye binip dünyayı turladı ve buna müsade edenlere, bu gezisinden ganimetler getirince, susuverdi insanlık ittifakı, herkes durup bu yalancının sözlerini dinledi. Çünkü kanıtıyla birlikte, servet de getirmişti bu yalancı uyanık. Din, herzaman bilimin erişemediği noktaya Allah, tanrı dedi. Bundan 2000-3000 yıl önce bilimin erişemediği noktalar farklıydı, ve bu noktalar Tanrıydı. Mesela ateş, ateş bir tanrıydı, taa ki ateşin nasıl oluşturulduğu öğrenilene kadar. Yıldırım, tanrının silahıydı, taaki yıldırımlar nasıl oluşur bilinene kadar. Delilerin içine şeytan ve cinler girmişti, veba gibi hastalıkları şeytanın gönderdiği kötülük bulutları getirirdi. Taa ki bir yalancı mikroskobu bulana kadar. İnsanlık sadece 3400 senedir vardı dünya üzerinde, taa ki bilim, 35,000 senelik insan fosillerini ve milyon senelik insan benzeri atalarımızın fosillerini keşfedene kadar. Din her zaman dönekliğini yaparak sözünden çark etti ve bir sonraki bilinmez noktayı ilan etti tanrı olarak. Kainatın başlangıcı şu an için o nokta. Tanrının olası tek kanıtı o noktadadır. Yukarıda yazdığınız Allahın varlığını sözde ispat eden delillerin bulunduğu, düz mantıkla yazılmış paragrafların hepsinin sonuna, düz mantığın devam edemediği noktaya, soyut bir cümle eklemişsiniz, işte o, Allah dır diye. Düz Mantığın patladığı noktada hemen soyutlaşıvermişiz, ve teşhisi Allah olarak yapıştırmışız. Bu cümle yerine çok basit temel fizik formulleri veya sizin için daha iyi anlaşılacak ise, resimli grafikler eklesek, hatta ne bileyim bir tv dizisi haline getirsek, o cümleye en azından bu paragraflarda hiç ihtiyaç duymassınız. Hadi bir kaç tane de zor olan var, onlara da quantum, süpersimetri gibi fizik fenomenleriyle teorik cevaplar vermek mümkündür. İslamın şansı, diğer dinlerin başlangıç tarihine göre daha yakın bir tarihte ve dolayısı ile bilimin, basit elle tutulur ulaşılabilinir kanıtlar dışında karmaşık formüller ve teoriler ürettiği bir dönemde ortaya çıkmış olmasıdır. Bu yüzden diğerlerine göre Allah noktasını, yani bilinmeyen noktayı işaret etmekte daha az hata yapmıştır, ve bu yüzden kredibilitesi daha yüksektir. Evet kainatın başlagıcında ne oldu bilmiyoruz, ama henüz bilmiyoruz, ondan öncesi de olabilir. Kafanızı bu tanrı olayı ile ilkelleştireceğinize çocuklarınızın eğitim düzeylerini yükseltmeye bakın, şartlandırılmış eğitimle değil, objektif bir eğitimle. Allah düşüncesi ile biz yaratıcı, dinamilk insanlara engel olmaya, hapse atmaya, onları otel katlarında yakmaya çalışacağınıza, insanları köleleştirip politik köpekleriniz haline getireceğinize, o inandığınız biricik dininizin özüne gelin ve insanlık için birşeyler yapın. Tanrının arkasına saklananlar, eğer var ise Tanrının en büyük zulmüne uğrayacak kişilerdir. Tanrı, evinizde kendi başınıza kaldığınızda, elinizdeki bir çiçek, bir vazo veya siz kendiniz olabilirsiniz. Zaten kitabınız da öyle söylüyor, zamanına göre kim veya kimler yazdı ise o dönem için iyi bir çalışma, ama bu gün için temel bir bilim ve etik kitabı olmaktan epey uzak. Özünü anlayın yeter. Evrenin dinamiklerine karşı gelerek insaları din altında köleleştirmeye, tutucu, araştırmayan, sadece kuran ile yatıp kalkan, statik varlıklar haline getirmeye çalışan zihniyet, yaşamaktan, ve varolmanın tüm hallerinin tadını çıkarmaktan korkanlar NASIL İNSAN OLABİLİR? Varolmanın ahengiyle yaşayalım…, öbür dünyanın, cennet veya cehennemin özlemiyle değil. Doğrular ve yanlışlar görecelidir, evren gibi devinimli ve değişkendir, ve sadece bulunduğu topluluğun veya ortamın bünyesinde işe yarama ihtimali olan, İstanbul gibi sürekli yolları değişen bir şehrin haritası gibidir. Farklı yollardan giderek istenilen noktaya ulaşabilenler de olabilir, yeterki o yolları kapalı tutmayın. Başka bir ortamda doğrular ve yanlışlar farklılık gösterebilir, tıpkı farklı bir evrende fiziksel kuralların tamamen farklı olabileceği gibi. Sabit olduklarını düşünecek olursak bu düşünce evrenin yapısına ters düşecektir, evren hareket halindeyken bizi statik kılacaktır. Bu yüzden insaoğlu hep başkaldırır ve mevcut düzeni yıkar, yenisini kurar. Evrenin veya var ise Tanrının bizden tek talebi olabilir, o da enerjimizdir. Bu yüzden yaşam kadar ölüm de kutsaldır, çünkü ölüm, yeni ve daha dinamik enerjilerin yolunu açar, çünkü oluşan boşluk herzaman hareketi tetikler. Tek ihtiyaç budur, enerji. İnsanları aptallaştırmak onların ortaya koyabildiği enerjiyi azaltır, ve işte o korktuğunuz Ahiret günü, yeteri kadar insan aptallaştığı zaman gelecektir. Evrenin fizik kanunları görevini tamalayanı da, işine yaramayanı da, gerekiyorsa toplu halde münasip ve müsait olan noktaya gönderiverir, yeri nasılsa dolacaktır. Ah Aziz Nesin Ahhhh! Enerjini erken bitirdi bu %90lık ittifak. Sizi de tüketmezler umarım Ahmet bey.
Anonim.
Yorum tarafından omer — Şubat 1, 2012 @ 9:56 pm